Gölgeler Zamanı

Efraim   ◆  Gabriel   ◆  Jacob   ◆  Iraneth   ◆  Crocaide   ◆  Okho   ◆  Ulzana   ◆  Metzen   ◆  Arviden   ◆  Gedlee

Gönderen Konu: Drakhan Irkına Dair  (Okunma sayısı 4964 defa)

CalahanRedSky

  • Ortak
  • - 4 -
  • İleti: 88
Drakhan Irkına Dair
« : Eki 10, 2017, 10:37:37 »
Drakhan Irkına Dair
Ağustos 2008

Yüce Drakhan Vahiyleri’nden Alıntı

Bizler insanlık denilen o basit ve küçük toplumun tarihinden çok daha eskilere dayanırız. Kendilerini –bizler umursamadığımız için- dünyanın hakimi sanan, ne kadar aciz olduklarını hâlâ fark edememiş olan insancıklar… Türlerinden sadece birkaçının bizi görme şerefine nail olduğu ve o küçük yaratıkların da bizi ilahlaştırdığı sefil toplumlar…

Bizler Drakhan’larız. Bir tanrı tarafından yaratılmayan tek ırk! Bizler tanrılar gibi kainatın birer parçalarıyız. Doğmadık veya doğrulmadık! Bizler doğuştan hakkımız olan gücün hizmetkarlarıyız. Bizler kendisinden başka kimseye tapınma mecburiyeti olmayanlarız.

Bizler Drakhan’larız. Ejderlerin derilerini giyeriz. Yılanların zehrini taşırız. Tanrılar bile gücümüze imrendiği halde silah dövmeyiz, onları taşımayız.

Bizler Drakhan’larız. Zihinlerimiz ölümlü, aciz varlıkların anlayamayacakları kadar karmaşıktır. Bizler olmasını isteriz ve kainat yapar. Bizler yok etmek isteriz ve kainat yok eder. İstediğimiz zaman herhangi bir küçük varlığı etkileyebilir, kendisini öldürmesini emredebiliriz ve kayıtsız şartsız itaat eder. Bizi taklit etmeye çalışan varlıklar, yapabildiklerimizin sadece çok küçük bir bölümüne mukadder olabilirler. Onlar doğayı kullanır, bizler ise kainatı!

Bizler Drakhan’larız. Tek yasaya riayet ederiz: Hiçbir Drakhan başka bir Drakhan üzerinde hakimiyet iddia edemez.

Bizler Drakhan’larız. Sefil varlıkların tarifleriyle “ölüm” bizim bedenlerimize uğrayamaz. Acizliklerimiz, zayıflıklarımız yoktur bizim!

Bizler Drakhan’larız. Her birimiz bir görev için geliriz dünyaya. İstediğimiz zaman da gideriz.

Bizler Drakhan’larız. Tek bir “ölüm” vardır bizim için. –Vazgeçmek- Ne zaman ki yaşamak istemeyiz, kainat bizi kollarına alır yeniden.

Bizler Drakhan’larız. Zayıf ırkların zayıf duygularına sahip değiliz biz. “Sevgi, şefkat, kin, intikam, dostluk, düşmanlık…” gibi kelimeler dilimizde dahi yer almaz.

Bizler Drakhan’larız. Bu dünyanın tek sahipleriyiz!



Tanrılar Kitabı Drakhan'lar Hakkında

5. Çağın sonunda –ki kimilerinin deyişiyle yeryüzü ırklarının bu dünyanın üzerinde yürümeye başladığı çağda- fark ettik ilk defa Drakhan’ları. Ne zaman doğdukları veya nasıl oldukları hakkında en ufak bir fikrimiz yoktu. Göğe doğru yükselen tek parça ve devasa kulelerde yaşıyorlardı. Her birinin kendine ait bir adı ve simgesi vardı kulelerin üzerlerinde. Şaşırmıştık ve çok gençtik. Bu yüzden aramızdan kimileri onlarla iletişim kurmaya çalıştı; vahiyler yollamayı denediler ama bizim bile anlayamayacağımız kadar karmaşık zihinlerle karşılaştılar. Tabii ki bunu hiçbir tanrı kendine yediremedi. Dediğim gibi gençtik ve güçlerimizi kanıtlamak istiyorduk. Bu nedenle Drakhan’lara iki kardeşimizi yolladık; onlara yol göstersinler ve bize tapınsınlar diye. Fakat hangi yaratığın karşısına çıksalar hor görüldüler, kovuldular… Kardeşlerimizden biri bu duruma çok sinirlendi. Drakhan’ları yeryüzünden sonsuza dek silmek istedi ve ilahi sözleri o an mırıldanmaya başladı. İşte bu bizim en büyük hatamız olmuştu.

Drakhan’lar sanki tek bir vücutmuş gibi kardeşimizin sözlerine karşılık verdiler. Ne söylediyse yalanladılar. Ne kadar yakardıysa da susturdular. Onlar da bizim gibiydi. Onlar da kainatın çocuklarıydı ve o an bizler bir düşman edinmiştik. Drakhan’lar doğruldular, tek vücut halinde ilahilerine başladılar. Kardeşimizin her yakarışında onu daha da zorladılar ve sonunda kazandılar. İlk Tanrı kanı 5. Çağda yani kimilerinin deyişiyle yeryüzü ırklarının dünyada yürümeye başladığı ilk çağda toprağa aktı. Parçaları bütün galaksiye yayıldı.

Diğer kardeşimiz aralarından kaçmayı başardı. Bu zorlu bir mücadele ile oldu tabii ki ama bizim de yardımlarımızla kendi boyutumuza dönebilmeyi başardı. Her şeyi izlemiş olan bizler belki de ilk defa korkuyu ve şaşkınlığı bir arada yaşıyorduk.

İşte her şey bu şekilde başladı. Kardeşimizin ölümünü korkularımızı saklamak için kullandık. Hiddet pınarlarının içine saklandık ve Drakhan’lara savaş ilan ettik. Dünya üzerinde bir tanesi dahi kalmayana dek kıracağımıza yeminler ettik ve işte o gün ikinci büyük hatamızı yaptık. Her zaman dediğim gibi gençtik ve neyle karşı karşıya olduğumuzu bilmiyorduk.

Binlerce yıl süren kanlı bir mücadele içine girdik –ki kainat artık yırtılma noktasına gelip dayanmıştı-. En sonunda bütün tanrılar bir araya gelip tek bir örgü ördük. Kainat üzerinde hiçbir canlının dayanamayacağı kadar güçlü bir örgü –ki bu bizim bir arada yapmış olduğumuz tek şeydi- Drakhan’lar kesin bir mağlubiyet yaşadılar. Her biri teker teker kendi içlerine döndüler ve daha sonra infilak ettiler. Dayanılması tanrılar için dahi zor bir sahneydi.

Büyük zaferimizi kutladık. Birbirimizi yücelttikçe yücelttik. Kaybettiğimiz kardeşlerimizi unuttuk. Gücümüzün kainattaki hiçbir şeyle kıyaslanamayacak olduğunu anlattık birbirimize. İşte en büyük üçüncü hatamızı yapmıştık.

Bizler tanrılar olsak dahi var olmamızın nedeni kainatın kendisidir ve onun her zaman için belirli bir dengesi vardır. Kendimizi ne kadar güçlü veya büyük görsek dahi onun karşısında her zaman aciz olmuşuzdur. Bizler yani tanrılar kainatın işine burnumuzu soktuk ve bunun cezasını ise iki çağ boyunca sürgünle ödedik. Kullarımız bizlere sırt çevirdi, dünya kesin olarak bir kaosa doğru yürüdü.

Yaptıklarımızın diyeti olarak kainat bizden güçlerimizin bir bölümünü aldı ve bizi kimilerinin deyişiyle 7. Çağda yeniden serbest bıraktı. Artık eskisi kadar güçlü değildik ama sonuçta Drakhan’lar da yoktu; bu yüzden korkulacak herhangi bir şey de yoktu. Fakat 7. Çağın ortalarına doğru eski Drakhan şehri olan yerin yıkıntılarından yeniden kuleler yükselmeye başladı. Yeni simgeler ve yeni isimler doğruldu gökyüzüne. Bunun nasıl olabileceğine dair bir fikir bulabilmek için bütün tanrılar yeniden toplandık. Asırlarca sürecek tartışmalara girdik. Bir fikrin üzerine saçma sapan yorumlar yaparak yıllar geçirdik. İşte o zamanlar inşa edilmiştir Tanrılar Salonu ve Sonsuz Kavgalar Dönemi.

En sonunda olan oldu. Herkes belirli bir fikir etrafında toplandı ve bu da bizi birbirimizden ayırdı. Kimileri Drakhan’ları yeniden yok etme taraftarıydı, geçirdikleri sürgün yıllarından hiçbir ders alamamışlardı bunlar. Kimileriyse ittifak kurmak istemişlerdi. Bizlerle onlar arasında bir dostluğun olabileceğini iddia etmişlerdi. Geri kalanlar ise görmezlikten gelmek gerektiğini savundular ve böylece Sonsuz Kavgalar Dönemi sona erdi. Tanrılar bir fikir üzerinde toplanamayacaklarını anladıklarında önce teker teker, sonraysa daha büyük gruplar halinde terk ettiler Tanrılar Salonu’nu.
Ideas never die!