Gönderen Konu: Örnek FRP Seansı  (Okunma sayısı 14715 defa)

Kharnos

  • Hancı
  • - 19 -
  • İleti: 658
Örnek FRP Seansı
« : Ağu 03, 2017, 15:15:21 »


Örnek FRP Seansı

(Burada, örnek FRP oyununun çıkış noktasını oluşturan örnek bir hikâye mevcuttur. DM tarafından, oyun başlamadan önce oyunculara anlatılır.)

Bronnia köyü, tarihinde herhangi bir kanlı olay görmemiş, küçük ve şirin bir köy. Köyün yerlileri, hem birbirlerine karşı hem de yabancılara karşı oldukça ılımlı ve misafirperver. Bugüne kadar hiç kimseyle aralarında bir anlaşmazlık yaşanmadı. Lakin, şu anda köyü bir korku kaplamış durumda.

Köy halkı dün sabah uyandığında acı bir gerçek ile yüz yüze geldi. Köy halkından dört kişi esrMarengiz bir biçimde kaybolmuştu ve köy ahalisi onların silah zoruyla kaçırıldıklarını anlayana kadar yaklaşık iki saat geçmişti. Saldırganlar en fazla dört ya da beş kişi olmalıydılar. Kaçırılan kişiler iki adam, bir kadın ve bir erkek çocuğundan oluşuyordu. Köy halkı paniklemişti. Neler olduğunu bilmiyorlardı ama ortalıkta kan lekeleri ve yere düşürülmüş bir hançer vardı. Köy içerisinde onların peşlerinden gidecek tecrübeli korucular ve askerler yoktu. Bu olay karşısında civar köylere haber yollamaya da korkmuşlardı.

Köy halkı derhal köyün salonunda toplanmıştı. Korku hepsini bir araya getirmişti. Nihayet saldırganların kuzeye doğru gittiklerini anladılar ama hiç kimse onları takip etmek için gereken cesarete sahip değildi. Ayrıca adamlar silahlıydı ve köyde silah kullanmaktan anlayan fazla insan yoktu. Herkes sessizce birbirine bakıyor, mırıldanıyor ve karar vermeye çalışıyordu. Ta ki salondan içeriye Argus girene kadar...

Argus kırklı yaşlarının ortalarında, iri yarı ve güçlü bir adamdı. Eski bir askerdi ve bir asker olarak ülkesine birkaç yıl boyunca hizmet etmişti. Silah kullanmak konusunda askerlik yıllarından kalma da olsa bilgisi ve yeteneği vardı. Şimdi evinin bir köşesinde sakladığı paslı kılıcı ile çıkagelmişti ve salonun kapısının hemen içerisinde durmuş, salondaki insanlara bakıyordu. Fazla vakit kaybetmeden içeriye doğru seslendi. "Peşlerinden gideceğim. Kimler geliyor?"

Birkaç saniye süren bir uğultunun ardından iki kişi öne çıktı. Bunlardan bir tanesi genç çoban Falit'ti. Köy çevresini iyi bildiğini ve Argus'a rehberlik edebileceğini söyledi. Çoban Falit ayrıca yabanda bulunabilecek şifalı otlardan, yiyeceklerden ve dinlenme alanlarından faydalanmalarını sağlayabilirdi.

Öne çıkan ikinci kişi ise, şehrin sevilmeyen gençlerinden Maren'di. Sevilmemesinin pek çok nedeni vardı. Maren inanılmaz zayıf ve garip görünümlü bir gençti. Çocukluğunu haylazlık ve hırsızlık yaparak geçirmiş, bugüne kadar pek çok kavgaya karışmıştı. Zayıf olduğu için pek çok işte çalışamıyordu. İnanılmaz derecede kurnazdı ancak küçük bir köyde bu hiçbir işine yaramıyordu. Anlık bir kararla Argus ile gideceğini beyan etti ve fikrini bir daha değiştirmedi. Argus, onun sinsiliğinden ve kurnazlığından yararlanabilirdi. Köy ahalisi ise onun bu kararına karışmadı.

Üç yoldaş, gerekli olabilecek birkaç eşyayı yanlarına aldılar ve vakit kaybetmeden köyden ayrıldılar. Hedefleri kuzeye doğru saldırganların izlerini sürmek ve kaçırılan üç kişiyi bulmaktı.

(DM, oyunun hikayesini oyunculara aktardıktan ve gerekli bilgileri verdikten sonra oyunun ilk sahnesinin tasvirine geçer ve oyun başlar.)

Normal yazılar oyun dışı anlatım, bilgilendirme ve konuşmaları ifade eder, yani oyuncuların ve DM'in birbirleriyle yaptığı konuşmalardır.

"Açık kahverengi, tırnak içindeki yazılar ise rol yapma amaçlı konuşmaları ifade eder. Karakterlerin ağzından çıkan konuşmalardır. Bunu da yine oyuncular (veya DM) seslendirir. Kişi, burada canlandırdığı kişinin rolünü yapmaktadır."



Köyden Ayrılış

DM: Şu anda köyün girişinde bulunuyorsunuz. Saat öğle vaktini biraz geçmiş durumda. Köy halkından bazı kimseler sizleri uğurlamaya geldiler. Sizlere yolluk yiyecekler ve ilaçlar verip iyi şanslar diliyorlar.

Maren: Köylülerin verdiği eşyaları toplayıp çantama koyuyorum.

Köylü (DM): "Argus, umarım ne yaptığını biliyorsundur. Çocuklara göz kulak ol. İyi şanslar!"

Argus: "Bizleri merak etmeyin, iyi olacağız. İyi dilekleriniz ve hediyeleriniz için hepimiz adına teşekkür ederim." - Konuşmamız bittikten sonra fazla vakit kaybetmeden kuzeye doğru yürümeye başlıyorum. "Maren! Falit! Fazla oyalanmayın. Karanlık bastırmadan tepelere varabilirsek iyi ederiz."

Falit: "Endişelenme Argus. Tepelere varışımız en fazla iki saat sürer. Orada biraz dinlenip etrafı gözetleyebiliriz."

Argus: "Yine de acele etmeliyiz. Saldırganların izlerini kaybetmek istemiyorum. Artık gidelim." - Ben, Falit ve Maren, kalabalığa arkamızı dönüp uzaklaşıyoruz. Kuzeydeki tepelere doğru giden patikayı izlemeye başladık. Ben bir yandan yürürken, bir yandan da yürüdüğümüz yolu dikkatle inceliyorum. Herhangi bir iz görebiliyor muyum?

DM: İz sürmede pek deneyimli sayılmazsın. İz takibi için zar atman gerekecek.

Argus: Pekala. (İz takibi için 20 yüzlü zarı atar) Sonuç 11.

DM: Argus, birkaç kişilik bir grubun bu yoldan geçtiğine eminsin ama tam olarak ne zaman geçtiklerini anlayamıyorsun. Belirtiler kuzeye gittiklerini gösteriyor. Malesef gözüne bunların dışında bir ayrıntı çarpmıyor.

Argus: Tamam. Olağandışı bir şey olmadığı sürece tepelere varana kadar kuzey yolunu takip edeceğiz.

DM: Tepelere giden yol geniş ve temiz. Hava açık ve görüş rahat. Tepelere kadar seyahat ediyor ve sizi çevreleyen bitki örtüsünden başka dikkat çekici bir şey görmüyorsunuz. Yeşil düzlüklerin içinde iki saatlik bir yürüyüşten sonra, kazasız belasız tepelik bölgeye varıyorsunuz.

Falit: "Arkadaşlar, burada dinlenebiliriz. Şuradaki tepeye tırmanalım ve oradaki büyük kayanın yanında biraz soluklanalım. Orası hem güvenlidir hem de çevreye hakim bir noktadır. Siz biraz soluklanırken, ben de çevreye bakınırım."

Argus: "İyi fikir, Falit. Gizlenebileceğimiz bir yere benziyor."

Falit: Tamam. Şimdi tepeye tırmanıyoruz. Büyük kayanın hemen yanına çantalarımızı bırakıp bir mola veriyoruz. Bu sırada buradan etrafı gözetlemeye devam edeceğiz.

DM: (DM, oyuncular için gizlice bir gözlemleme zarı atar, ve zar sonucunu onlardan gizli tutarak onlara sadece anlatım yapar). Durmuş olduğunuz nokta oldukça sakin görünüyor ve vakit hala geç sayılmaz. Bu noktadan kuzeye bakınca o yöndeki alçak tepeleri ve düzlükleri rahatça görebiliyorsunuz. Ancak sırtınızı dayadığınız büyük kaya, gelmiş olduğunuz yönü görmenizi engelliyor. Molanız esnasında, hiç kimsenin konuşmadığı bir sessizlik anında, kuzeybatı yönündeki tepelerin ardından belli belirsiz bir çığlık duyduğunuzu sanıyorsunuz.

Maren: "Bunu siz de duydunuz mu?"

Argus: "Evet ben de duydum! Bence hızlı bir şekilde oraya doğru gitmeliyiz. Falit, sesin geldiği bölgeyi iyi bilir misin? Bizi fark etmeyecekleri şekilde o bölgeye gitmemiz gerek."

Falit: Bölgeyi anımsamak ve yol tayin etmek için zar atıyorum (20 yüzlü zarı atar). Sonuç 18!

DM: Falit, hatırladığın katarıyla kuzeybatı yönündeki tepelerin ardında derinlere açılan bir mağara bulunuyor. Bu mağarayı uzaktan bir kez görmüştün, ancak içerisini bilen yok. Eğer oraya görünmeden gitmek istiyorsan, yamacın biraz aşağısındaki kurumuş bir nehir yatağını kullanabilirsin. Kısmen korunaklı ve gözlerden gizli bir rotadır.

Falit: "Argus, eğer yanlış hatırlamıyorsam oradaki tepelerin ardında bir mağara olmalı. Belki de oradalardır. Hemen harekete geçmeli ve gizlice oraya doğru yaklaşmalıyız. Yol konusunda bir fikrim var. Beni takip edin."

Argus: "Pekala, hemen yola koyulalım!" - Eşyalarımızı topluyor ve Falit'in önderliğinde hızlı adımlarla o yöne doğru ilerlemeye başlıyoruz.

DM: Pekala. Toparlandıktan sonra Falit'in peşi sıra yamaçtan aşağıya doğru yürüyorsunuz. Çoban Falit birkaç dakika sonra sizi eski ve kurumuş bir nehir yatağına getiriyor. Bu yol biraz daha uzun, ama burada sizi tespit etmeleri çok zor. Falit'in bahsettiği mağaranın girişine henüz onbeş dakikalık yolunuz var.

Maren: Bu yol her ne kadar güvenli görünse de, nehir yatağı yürüyüşü boyunca etrafımı dikkatle inceleyeceğim.

DM: (DM, Maren için gizlice dikkat zarı atar. Zar sonucunu gizli tutarak, yalnızca anlatımla bilgilendirir.) Maren, yürüyüşünüzün büyük bir kısmı boyunca, civardaki çalı çırpının ardından gelen börtü böcek sesleri dışında hiçbir tehdit unsuru algılamıyorsun. Ama yolunuzun son çeyreğine geldiğinizde, tam nehir yatağından çıkmak üzereyken, yeni ulaştığınız yamacın yukarısında bir hareket algılıyorsun.

Maren: Tüm dikkatimi oraya yoğunlaştırıyor, arkadaşlarımı da ikaz ediyorum. "Şşşt! Beyler, ses çıkarmayın... Yamacın yukarısında birilerini gördüm."

DM: Yamacın yukarısındaki koruluğun içinden kısa boylu birisi çıkıyor. Yamaçtan aşağıya, sizin bulunduğunuz bölgeye doğru geliyor. Hızına bakılırsa, koşuyor olmalı.

Argus: "Sizce bizi görmüş müdür? Doğrudan buraya geliyor gibi."

Falit: "Pek sanmam Argus. Yol boyunca oldukça dikkatliydik."

DM: Birkaç saniye daha geçtikten sonra, size doğru koşan kişinin bir çocuk olduğunu anlıyorsunuz. Daha önce bu kadar hızlı koşan birisini görmemiştiniz.

Argus: "Bu bizim çocuk mu yoksa? Saldırganlardan kaçıyor olabilir!"

Maren: Bunu anlamak için gözlem zarımı atıyorum (20 yüzlü zarı atar). Sonuç 7.

Argus: Ben de aynı şeyi yapıyorum. Gözlerimi çocuğa kenetledim (20 yüzlü zarı atar). Sonuç 14.

DM: Maren, sen aradığınız kişileri bu mesafeden ayırt edebilecek kadar iyi tanımıyorsun. Argus, sen bu koşanın sizin köyden kaçırılan Lenath olduğundan eminsin. Boyu, kilosu, giyimi ve saç rengi uyuşuyor.

Argus: "Beyler bu bizim Lenath! Bir şeyden veya birilerinden kaçıyor olmalı. Koşun!" - Ben derhal çocuğu kucaklamak ve güvenliğini sağlamak için yamaçtan yukarı doğru koşuyorum. Bu sırada, olur da bizi tanımayabilir diye isimlerimizi haykırıyor ve onu buraya doğru çağırıyorum. "Lenath! Ben Argus! Seni almaya geldik evlat, dayan!"

DM: Argus, çocuğa doğru koşmaya başladığın sırada, çocuğun belirdiği ağaçların arasından koşarak çıkan iki kişi daha görüyorsun. Falit, Maren, bunu sizler de gördünüz. Bunlar kesinlikle yetişkin insanlar. Duruma şöyle bir göz attığında, bu iki kişinin çocuğu kovalamakta olduğunu anlıyorsun. Çocuk sizi tanıyor ve yardım için bağırarak size doğru deparına devam ediyor. Sonra bir anda yanında beliriveriyor ve senin arkana geçiyor. Zarar görmemiş, ancak oldukça korkmuşa benziyor.

Falit: Neler olup bittiğini anladığım anda oraya doğru koşmaya başlıyorum. Bu sırada Maren'e bağırıyorum. "Maren! Koş! Yardımımıza ihtiyaçları var!"

Maren: "Arkandayım Falit!" - Ben de tıpkı yoldaşlarım gibi hareketleniyorum, ama araya biraz mesafe koyuyorum. Eğer yumruklar veya silahlar konuşursa pek bir şey yapamam.

DM: Argus, Köylü çocuk sürekli olarak "Kötü adamlar!" veya "Cadılar!" diye bağırıyor. Çocuğun yanına varmasından saniyeler sonra Falit de senin yanında beliriyor. Maren ise tam arkanızda bir yerlerde. Karşıdan gelen adamların sizi gördüğünden eminsiniz, ancak yine de size doğru hızla yaklaşmaya devam ediyorlar. Ellerinde uzun değnekler var.

Maren: "Beyler, saldırgan bir yaklaşma biçimi bu... Dikkatli olun!" - Bunları dedikten sonra, çizmemin içinde gizlediğim küçük bıçağı çıkarıyorum.

Argus: "Falit! Çocuğu al ve çabucak geriye doğru koşun! Onu buradan uzak tutup güvenliğini sağlamalısın. İyi olup olmadığını tekrar kontrol et. Bu iki serseriyi bize bırak." - Falit'e bunları söyledikten sonra eski kılıcımı kınından çıkarıyorum. "Gelin bakalım!"

DM: Çok yaklaştılar. Artık bu adamların bağırtılarını ve küfürlerini işitebiliyorsunuz. Bunlar sıradan insanlar gibi giyinmiş değiller. Koyu renkli ve kukuletalı cüppeler giymişler. Bu görüntüleri sizleree mevki, fanatizm, ritüel gibi şeyler çağrıştırıyor. Size biraz yaklaşınca koşmayı bıraktılar ve şimdi hızlı adımlarla üzerinize doğru gelmeye devam ediyorlar.

Bu sırada Falit çocuğu almış durumda. Falit ve Lenath şu anda geriye doğru hızla uzaklaşıyorlar. Gelen adamlarla aranızda yalnızca 10 metre kadar mesafe kaldı. Hala yüzlerini net olarak göremiyorsunuz. Derken öndeki adam size sesleniyor. "Çocuğu hemen geri verin, Köylüler! Yoksa alacağımız siz olursunuz."

Argus: "Gelin de almayı bir deneyin bakalım!"

DM: Kötü niyetlerini açıkça belli eden kara cüppeli adamlar, uzun ve sert değneklerini tehditkar bir biçimde kaldırıp yavaş yavaş, temkinli bir biçimde üzerinize yürümeye başladılar. Konuşmaya niyetlerinin olmadığı ortada. Şimdi silahlar çarpışacak.

Argus: Buraya geliş amacım da tam olarak bu.

Örnek Savaş Sahnesi

DM: Bakalım kim önce davranacak? Öncelik (initiative) zarları atılsın!

Argus: 9.

Falit: 17.

Maren: 20!

DM: (Saldıran adamlar için öncelik zarı atar) 15. Buna göre önce Maren oynayacak. Sonra Falit, ondan sonra saldırganlar ve en son Argus oynayacak. Çarpışmanın birinci turu başlıyor. Maren, öncelik sende.

Maren: Derhal fırlayarak yakınımdaki çalı-çırpının orta yerine dalıyorum. Burada beni göremezler ve dövüşü izleyerek kendime bir fırsat yaratabilirim. Eğer göğüs göğüse çarpışmaya girersem onlarla baş edemem.

DM: Pekala (DM, hem Maren için gizlenme zarı atar, hem de saldırganlar için algılama zarı atar. Kimin üstün geleceğini anlamak için sonuçları karşılaştırır, ama bu sonucu Maren'den gizli tutarak anlatımına devam eder). Saldırganlar yoldaşın Argus'un çevresini sararken, sen hızla çevredeki bitkilerin içerisinde kayboluyorsun. Bunu yaparken seni görmüşlerse de, sen bir kez saklandıktan sonra seni gözden kaybettikleri izlenimine kapılıyorsun. Şu anda dikkatleri Argus'un üzerinde. İki saldırgandan bir tanesi arada bir başını kaldırıp çalı-çırpıdan yana baksa da, yanlış noktaya bakıyor. Sen o noktadan geçeli birkaç saniye oldu.

Maren: Güzel.

DM: Falit, şimdi senin sıran.

Falit: Olaylar gelişmeden evvel, adamlar bizimle aralarını kapatma fırsatını bulamadan hızla uzaklaşıyoruz. Hızımız bizi nehir yatağına kadar indirir. Bu da saldırganların görüş alanından çıkabiliriz demektir. Çocuğu orada iyi bir yere saklayabilirim, ve gerekirse onu korumasını da bilirim.

DM: Tamamdır Falit. Aynen düşündüğün gibi oluyor. Çocukla beraber yamaçtan aşağıya hızla koşarak nehir yatağına kadar iniyorsunuz. Burası yukarıya göre çok daha güvenli. Ama bu deparın sonucunda, arkanızda olup bitenlerden bihaber durumdasınız. Tek bildiğiniz şey, henüz silahların çınlamaya başlamadığı.

Falit: Yoldaşlarımı izlemekle vakit kaybetmeyeceğim. Önemli olan çocuğun güvenliği. Argus onların icabına bakar.

DM: Pekala. Argus, saldırganlar karşıt kanatlardan üzerine geliyorlar. Birine önünü döndüğünde, diğerine arkanı dönmüş oluyorsun. Adamlardan birisi, "Kahramanlık yapmak için yanlış bir yer seçtin, ahmak!" diyerek seni aşağılıyor. Sonra da elindeki değneği baş hizana doğru savuruyor. Diğeri de tam arka tarafından, eşzamanlı olarak üzerine çullanmaya çalışıyor (DM her iki saldırgan için de ayrı ayrı saldırı zarı atar). Önden saldıran için 12, arkandan saldıran için 15.

Argus: Savunma seviyem 14. Yani önden saldıran adamın saldırısını saf dışı bırakırım.

DM: Aynen öyle. Fakat arkandan saldıran kişi, değneğini sırtına geçirmeyi başarıyor. Bu biraz canını yakabilir Argus (DM, başarılı bir saldırı yapan saldırgan için hasar zarı atar). Sonuç 4.

Argus: (Argus, aldığı hasarı karakter kağıdına not eder). Bu vuruş beni öldürmez. Şimdi onlar düşünsün.

DM: Sıra sende, asker!

Argus: Cepheden saldırana doğru kılıcımı çaprazlamasına savuruyorum (Argus saldırı zarı atar). Sonuç 19.

DM: Bu isabetli bir vuruş! Ne kadar hasar verdin?

Argus: (Argus, yaptığı başarılı saldırı için hasar zarı atar). Sonuç 12.

DM: Argus, bu gerçekten harika bir vuruş. Saldırganlardan birine dersini böylece veriyorsun. Yerden bir daha kalkabilir mi, emin değilsin.

Argus: İşte bu!

DM: Ve şimdi çarpışmanın ikinci turu başlıyor. Sıra yeniden Maren'de. Maren, çalıların arasından görebildiğin kadarıyla şunlar oldu: Falit ve Lenath, yamaçtan aşağıya doğru kaçarak gözden kayboldular. İki saldırgan Argus'un üstüne çullandı. Argus saldırganlardan birisini yere serdi, ama sırtına da bir darbe aldı. Diğer saldırgan ise yoldaşınla tam aranızda duruyor. Sırtı sana, yüzü de Argus'a dönük. Çarpışmaları devam ediyor.

Maren: Bu benim beklediğim fırsat! Çalıların arasından sessizce fırlayarak, kara cüppeliye arkadan yaklaşmayı deneyeceğim.

DM: Pekala (DM, Maren için sessizlik zarı atar. Zar sonucunu Maren'den gizleyerek anlatımını yapar). Kara cüppeli saldırgan, dostu yere serildiği için paniğe kapılmış bir biçimde Argus'a baskı yapmaya uğraşıyor. Seni yaklaşırken algılaması pek olası değil, algılasa bile dikkatini Argus'tan alabileceği meçhul. Çünkü yoldaşın da rakibinize ciddi bir tehlike oluşturuyor. Bu sayede, hızlı ve sessiz bir biçimde kara cüppelinin arkasına kadar geliyorsun.

Maren: Veee... Sinsi saldırı! Beni fark etmemiş olduğu için, ıskalamam neredeyse imkansız (Maren saldırı zarı atar). Sonuç 16.

DM: Ona vurmayı başardın Maren. Ne kadar hasar verdin?

Maren: (Maren, sinsi saldırısı için hasar zarlarını atar). Sonuç 14.

DM: Ve böylece, ikinci kara cüppelinin düşüşü de senin ellerinden oluyor. Tebrikler!

Argus: "Güzel vuruştu, dostum."

Maren: "Sağol Argus. Sen olmasan hiçbir şey yapamazdık. Sırtın nasıl?"

Argus: "Merak etme. Yaşayacağım. Haydi Falit'i ve çocuğu bulalım."

Macera Bitmez

Bu macera elbette ki burada bitmez, ama bir rol yapma oyununun neye benzediğini ve nasıl oynandığını biraz daha açık bir şekilde ifade etmek için yeterlidir.

Rol yapma oyunları ile ilgili sormak ve öğrenmek istediğiniz diğer her şey için forumdaki "Rol Yapma Oyunları" kategorisinde bulunan başlıklara uğrayabilirsiniz.
Belirli bir noktadan sonra artık geriye dönüş yoktur. İşte bu noktaya erişmek gerekir.
Franz Kafka