EscovaEscova (bilinen diğer adıyla Kubbeler Şehri) günümüzde Anberath'ın en büyük, en güçlü ve nüfuzlu şehirlerinden birisi olarak kabul edilir. Bu büyük ve kalabalık şehir, kendilerine "Meclis" adını veren, ama Escova'lı olmayanların "Gölge Meclis" olarak tanımladıkları küçük, gizli ve güçlü bir konsey tarafından yönetilir.
KonumEscova, Yarık Deniz'i Güney Denizi'ne bağlayan dar boğazda, Saren ve Anberath topraklarının burun buruna geldiği çok önemli bir noktada durmaktadır. Burası aynı zamanda hem güney-kuzey, hem de doğu-batı yönlü olan iki farklı ticaret rotasının kesiştiği bir noktadır. Escova bu konumundan dolayı yalnızca şehir sakinlerine değil, sürekli olarak gelip geçmekte olan çok sayıda yolcuya ve ticaret kervanına da sürekli olarak ev sahipliği yapmaktadır. Meclis, şehrin konumunun sunmakta olduğu avantajları yüzyıllardır çok iyi kullanmakta olduğundan dolayı Escova zenginleşmiş, güçlenmiş ve günümüzde büyük bir coğrafyayı kontrol etmeye başlayan merkezi bir güç haline gelmiştir. Hem ticaretteki üstünlüğü, hem de halkının sıcakkanlı ve konuksever olmasından dolayı Escova geçmiş yüzyıllarda olduğu gibi günümüzde de her ırktan ve sınıftan insanı kabul etmekte, ziyaretçilerine muhteşem görüntüler ve türlü zevkler sunmaya devam etmektedir.
Yakın Tarih Escova 891 yılına kadar tek bir hükümdar aile tarafından yönetilmiş olan ve çevresi üzerindeki etkisini henüz bugünkü kadar artıramamış bir kentti. Takvimler 891 yılını gösterirken hükümdarlık koltuğunun sahibi konumunda I. Amarus ve ailesi bulunmaktaydı. Escova'da soylulardan, ariflerinden ve din adamlarından oluşan geniş bir de halk meclisi bulunurdu. Mecliste şehrin yönetimi ile ilgili konular görüşülür, bu toplantılara haftada bir kez hükümdar I. Amarus ve danışmanları da katılırdı.
Fedailerin Saldırısı890 yılında Escova sınırları içerisindeki bir harabede, kadim Kelûrn kılıçlarından birisi ele geçirildi. Kelûrn kılıçlarının her biri, merkezi Saren toprakları olan Zeikara inancına göre kutsal birer emanetti ve inanca göre bu kılıçların her birinin Zeikara tapınaklarından birinde saklanması gerekmekteydi. Saren'in Jaskan yerleşimindeki Zeikara ruhbanları bu haberi duyduktan sonra Escova'ya bir elçi yollayarak bu kılıcın kendilerine emanet edilmesi gerektiğini bildirdiler. Escova hükümdarı I. Amarus bu talebi görmezden geldi. Daha sonraki tarihlerde taleplerini birkaç kez daha yineleyen Zeikara tapınağının çabaları, I. Amarus'un ilgisizliği ve görmezden gelmesi neticesinde hep sonuçsuz kaldı (Amarus'un bu davranışının, Zeikara inancına ve fanatiklerine olan nefretinden dolayı onların eline herhangi bir koz vermek istememesinden kaynaklandığı iddia edilir). Ele geçirilen Kelûrn kılıcı, hükümdarın isteği üzerine Kubbe'ye taşındı ve burada saklanmaya başladı.
Fanatik inançlara ve yüzlerce fedaiye ev sahipliği yapan Jaskan'ın Zeikara tapınağı, I. Amarus'un bu ilgisiz tavrını kendi inançlarına saygısızlık, Zeikara ruhbanlarına hakaret, kutsal emanet hırsızlığı ve günahların en büyüğü gibi değişik şekillerde yorumladılar. Zeikara'nın fanatiklerinin gözünde politikanın ve barışın hiçbir değeri yoktu. Escova gibi büyük bir şehri karşılarına almak, onların nefretini kazanmak veya savaş başlatmakla ilgili hiçbir korkuları da yoktu. En fazla birkaç gün sürmüş olan değerlendirmelerin sonunda I. Amarus'un, Zeikara inancının emrettiği şekilde cezalandırılmasına yetecek kadar suçlama biriktirdiler.
I. Amarus ve ailesi, 891 yılı baharının bir gece vaktinde Saren topraklarından gelen ve bütün güvenlik önlemlerini aşmayı başarmış olan kalabalık bir fedai grubunun saldırısına uğradı. Bu fedailer Zeikara Öğretisi'ne sahip, iyi yetiştirilmiş birer katildiler. Bir şekilde Kubbe'ye sızmayı başarmışlardı ve o gece orada çok kan döktüler. Bu saldırıdan hükümdar ailenin hiçbir ferdi sağ kurtulamadı. Lâkin, saldırı haberini alır almaz yetişen Vythica Muhafızları, katiller henüz kaçamadan Kubbe'yi kuşattılar ve fedailerin hepsini yakalayarak kılıçtan geçirdiler. Böylece Kelûrn kılıcı da Escova'da kalmaya devam etti.
Meclis'in DarbesiHükümdar ailenin yasal varisleriyle birlikte bir gecede öldürülmüş olması gerçeği, Escova halkını ve meclis üyelerini çok kötü etkilemiş, derinden korkutmuş ve halk genelinde geniş çaplı bir huzursuzluğa sebep olmuştu. Bu olaydan sonra Escova'nın gücü ve itibarı hızlı bir düşüş yaşamaya başlamıştı. Meclis üyeleri arasında şehrin geleceğine dair anlaşmazlıklar ve kavgalar yaşanıyor, şehrin her köşesinde değişik güç grupları türemeye başlıyordu. Escova çok kısa bir süre içerisinde güç mücadeleleri ve rakip şehirlerin müdahaleleri sonucunda paramparça olmanın eşiğine gelecekti. Üstelik Escova'nın Saren topraklarındaki en büyük müttefiği olan Shaumrin kentinin dost mu düşman mı olduğu da artık kestirilemiyordu.
Escova'nın halk meclisinde küçük çaplı siyasi gruplar, sivil örgütler, lonca başkanları, din adamları, filozoflar, asilzadeler, tüccarlar, vatanseverler ve şehrin bazı zenginleri bulunurdu. Bu karışık ve kalabalık gruptaki en güçlü, zengin ve söz sahibi beş isim, Meclis ortamından uzakta, yalnızca kendi aralarında çok gizli bir toplantı yapmaya karar verdiler. Şehrin uç bölgelerindeki eski bir handa gizlice buluşarak Escova'nın geleceğini masaya yatırdılar. Son durumları değerlendirip görüş alış verişi yaptıktan sonra, güçlerini birleştirerek Escova'nın yönetimini devralmayı denemek üzerinde uzlaştılar. Lâkin önlerinde çok büyük bir engel vardı. O da Escova'nın elit askerlerinden oluşan Vythica Muhafızları'nın ta kendisiydi.
İyi eğitimli savaşçılardan ve olağandışı yeteneklerden oluşan Vythica Muhafızları (halk arasında "kızıl pelerinliler" olarak anılırlar), yasaları gereği yalnızca Escova hükümdarına ve onunla aynı kanı taşıyan aile fertlerine hizmet ederdi. Hükümdar I. Amarus ve varislerinin ölümünden sonra, yasalara göre sahipsiz duruma düşmüş oldular. Buna rağmen kızıl pelerinlilerin, Escova'nın güvenliğini sağlamak adına, gerçekten gerekli görülürse darbe yaparak yönetimi ele almak veya yeni bir hükümdar belirleyerek tahta onu çıkarmak gibi bir anlayışları bulunuyordu. Vythica Muhafızları'nın buna benzer bir karar alması halinde hiçbir şanslarının kalmayacağının farkında olan beş meclis üyesi, şehri hızla içine doğru sürüklendiği kargaşadan kurtarabilmek için kızıl pelerinlilerle bu konuyu müzakere etmeyi denediler. Onlara şehrin kaybedecek vakti olmadığını ve kendilerinin şehrin yönetiminde çok etkili rol oynayabileceklerini anlattılar. Meclis üyeleri, umutsuz bir çaba olduğunun farkında olsalar da Vythica Muhafızları'nın desteğini ve yardımlarını talep ediyor, karşılığında da onların işine yarayacak bazı vaatlerde bulunuyorlardı. Çünkü onların desteğine sahip olmakla hükümdar olmak arasında neredeyse hiç fark yoktu.
Vythica Muhafızları'nın liderleri kendi aralarında bu durumu bir süre müzakere ettiler. Meclis üyelerinin suikast ile bir ilgilerinin olup olmadığı araştırıldı fakat böyle bir delil elde edilemedi. Her geçen gün hızla batmakta olan Escova'nın iyiliği için derhal bir kararın alınması gerekiyordu. Vythica Muhafızları’nın önde gelenleri, Escova'nın güvenliğini sağlamak için demokratik bir çözümün bulunması gerektiğine inanmıyordu. Escova'nın kurtulması ve düzenin tekrar sağlanması için ne gerekiyorsa yapılmalıydı. Liderler, kendileri ile konuşan beş meclis üyesinden daha iyi bir seçenek göremiyorlardı. Bu yüzden beklenmedik bir şekilde, meclis üyelerinin teklifini kabul ettiler.
Kızıl pelerinliler, yönetimin değişmesiyle oluşacak olan yeni şartlara ayak uydurmayı ve iç tüzüklerini buna göre yeniden düzenlemeyi kabul ettiler. Hem güvenlik güçlerinin hükümdar I. Amarus'u koruyamamış olmasından, hem de Escova'yı ve Meclis'i beklemekte olan yeni karışıklıklar ve muhtemel iç savaşlardan dolayı, Vythica Muhafızları şehir yöneticilerinin yeni korumaları pozisyonuna getirilecekti. Bu koruyucu çember, Meclis'i oluşturacak olan kimselerin can güvenliğini garanti altına almış olacaktı.
Tüm anlaşmalar sağlanıp planlar yapıldıktan sonra Meclis'in üyeleri, Vythica Muhafızları'nın seçkin üyelerinin yardımıyla Kubbe'deki yerlerini aldılar. Kızıl pelerinliler Kubbe'nin çevresine bir koruma duvarı ördüler. Bu görüntü, aklı başında olan kimselerin Kubbe'ye yaklaşmaması için oldukça yeterli bir sebepti. Şehrin yönetiminin Meclis'e geçtiği, şehrin meydanlarda halka ilan edildi.
Vythica Muhafızları, şehre hükmedecek olan yeni güç sahiplerini seçmiş, yerlerine yerleştirmiş ve koruma altına almıştı. Halkın önemli bir bölümü, muhafızlara ve onların Escova'nın güvenliği için alacakları her türlü karara saygı duyduğu için bu gelişmeden memnun oldular. Fakat şehrin arka sokaklarında fısıltılar dolaşıyordu, ve bu fısıltılar çok kısa bir süre içerisinde büyüyerek Meclis aleyhinde sloganlara dönüşecekti.
Güç SavaşlarıBu zoraki rejim değişimi her ne kadar alışılmadık olsa da, çoğunluğu refah içinde yaşayan Escova halkının uyum sağlayabileceği bir şeydi. Buna ani bir tepki verilmemişti ve hiç kimse şehrin iyiliği için ilk etapta daha iyi alternatif sunamamıştı. Fakat iktidarda yer alabilecek kapasitede olan ve böyle arzulara sahip tek grup elbette ki meclisin seçilmiş beş üyesi değildi. O halk meclisinde, Kubbe'de bulunup şehrin yönetiminde söz sahibi olmak isteyebilecek birçok lider daha vardı. Meclisten beş kişinin gizlice plan yaparak ve Vythica Muhafızları'nı da oyunlarına dahil ederek iktidara geçmesinin haksızlık ve kendilerine hakaret olduğunu düşünmekteydiler. Kızıl pelerinlilere de bu beş kişinin oyununa geldikleri gerekçesiyle içten içe bir nefret ve düşmanlık beslemeye başlamışlardı. Gözlerini Kubbe'ye dikmiş olan bu insanlar yavaş yavaş birbirlerini tanımaya başladılar. Öncelikle, onları destekleyen insanlar meydanlarda Meclis'i protesto etmeye ve her şeyi ateşe vererek karışıklık çıkarmaya başladılar. Daha sonra da bu güç sahipleri, gizli görüşmeler sonucunda güçlerini bir araya getirdiler. Kızıl Pelerinlilere meydan okurcasına "Kızıl Hançer" adlı silahlı bir örgüt oluşturdular. Aylar geçtikçe, Escova'nın iki büyük gücünün arasındaki gerilim tırmanmaya başladı. Eğer bu bir iç savaşa dönüşürse, Escova şehri rakipleri tarafından yok edilmenin eşiğine gelebilirdi. Aslında fedailerin saldırısından sonra bu zaten çoktan olmuştu. Bu konu da ayrıca görüşülecekti.
Meclis, fedailerin saldırısının Saren kıtasından gelebilecek ikincil bir hamleye sebep olup olmayacağını tartışırken, Shaumrin'den bir gemi ile gelen haberler sayesinde herkes rahat bir nefes aldı. Escova şehri ile sempatik ilişkisini her zaman sürdürmeyi tercih eden Shaumrin Hükümdarı Sul'dra, kendi topraklarında saklanan ve kontrol edilemeyen acımasız bir katil grubunun sebep olduğu korkunç sonuçlardan dolayı duyduğu üzüntüyü dile getirdiği bir mektup yazmıştı. Mektupta öncelikle Meclis'i saygıyla selamlayarak yeni görevlerinde başarılar dilemiş, I. Amarus ve ailesinin başına gelen korkunç olaylardan dolayı duyduğu kederi dile getirmişti. Shaumrin Hükümdarı bu mektubu, bir gemiye bindirdiği ve Meclis'e hizmet etmeleri için görevlendirdiği yüz tane seçilmiş asker ile Escova'ya göndermişti. Sul'dra, bu nacizane yardımının bir özür olarak kabul edilmesini istiyor ve Saren kıtasından başka bir saldırı yapılmayacağını garanti ediyordu. Meclis bu yardımı kabul etti ve iç tehditlerden derhal kurtulabilmek için çalışmalarını hızlandırdı. Ama Kızıl Pelerinlilerin de çabalarına rağmen bunu yapmak mümkün olmadı.
Kızıl Hançer Savaşı"Kızıl Hançer Savaşı", 892 yılında Escova surları içerisinde patlak verdi. Şehrin caddeleri savaş alanına döndü, kadınlar, çocuklar ve yaşlılar bile bundan kaçamadılar. Caddelerden akan ve kavşaklarda karşılaşıp savaşan insanlar, yatağında gürleyerek akan ve kayalara çarpan nehirler gibiydiler. Bu büyük isyan, Shaumrin'in seçilmiş askerlerinin ve Kızıl Pelerinlilerin çabalarına rağmen kolay kolay bastırılamadı. Birkaç hafta sürmüş olan hararetli eylemlerden sonra yaralı ve yorgun düşmüş olan Kızıl Hançer kendi köşesine çekildiğinde, Escova şehri mahvolmuş durumdaydı. Zarar görmemiş ve yağmalanmamış tek bir hane bile kalmamıştı. Kızıl Hançer'in saldırgan eylemleri yedi yıl boyunca devam etti, ama bu artçı eylemler ilki kadar etkili olamadılar. Kızıl Hançer'in liderleri 899 yılında ele geçirilerek zindana atıldı ve tarihten böylece silindiler.
Meclis'in sözü ile hareket etmeye başlayan Kızıl Pelerinliler ilk başlarda bu yeni rejimi garipsemiş olsalar da, bunun kendileri için hiçbir sakıncası olmadığını gördüler. Meclis, Escova'nın işlerini başarıyla yürütüyor ve insanlara mümkün olduğunca adil davranmaya çalışıyordu. Meclis'in sağduyulu üyeleri ile muhafızlar arasında iyi bir uyum vardı ve taraflar birbirlerine karşı çok saygılıydı. Çoğu zaman Kızıl Pelerin birliğinin komutanlarını da yaptıkları önemli toplantılara davet ediyorlar ve şehrin geleceği için hep birlikte düşünüyorlardı. Kızıl Pelerinliler yaklaşık üç yüzyıl boyunca onurlarını ve değerlerini kırıcı bir durumla karşılaşmadan Escova'ya ve Meclis'e hizmet ettiler. Bu süre içerisinde elbette pek çok huzursuzluk da baş gösterdi. Meclis içerisinde koltuk kavgaları yaşandı, şehir hızlı bir biçimde büyürken kaynak sıkıntıları oluşmaya başladı, çevredeki ülkeler ile olan gerilim çoğu zaman kopma noktasına kadar geldi. Bütün bu sorunlar, hep birlikte hareket ederek bir şekilde çözüme kavuştu. Ama yakın tarihte Meclis üyelerinden birisi tarafından yapılmış olan ölümcül bir hata, Escova'ya çok büyük sıkıntılar getiren bir olayla sonuçlandı. Meclis, "Gökfelaketi Savaşı" olarak kayıtlara geçecek olan ve şehri yok olmanın eşiğine getiren bu olaylar silsilesinden kurtulabilmek için, etkileri günümüzde hâlâ devam eden çok ağır bedeller ödedi.
Gökfelaketi Savaşı1192 yılında Asuan Medeniyeti'nden yola çıkarak Meclis kapılarına gelen bir Asuan elçisi, Meclis'in en kıdemli üyesi olan başbüyücü Jaerran tarafından, anlık bir sinir krizinin sonucunda öldürüldü. Escova ve Asuan medeniyetleri tarihin her döneminde çatışma içerisinde olmuş, savaşarak geçirdikleri gün sayısı barış içinde yaşadıkları gün sayısını geride bırakmıştı. Pamuk ipliğine bağlı olan barış umutları, elçinin öldürülmesi ile birlikte tamamen koptu. Asuan, Escova'ya savaş ilan etti, ve korkunç bir saldırı planladı. Escova ve Asuan, adı bir zamanlar "Beyaz Düzlük" olan, ama o savaştan sonra "Ateş Denizi" olarak anılmaya başlayan engin arazide karşı karşıya geldiler. Escova komutanları ordularını öne sürdü, Asuan'ın ateş büyücüleri ise ordularını sürmek yerine geri çekti, ve gökyüzünden inerek bütün araziyi kavurup geçecek olan korkunç ateşi serbest bıraktı. Escova orduları, dalgalar halinde kül olmaya başladı. O gün Beyaz Düzlük’te büyük bir kıyım yaşandı. Asuan orduları, Escova'yı kuşatmak için harekete geçti.
Savaş sırasında Kubbe'de bulunan ve savaş alanını kristal küresinden seyreden Jaerran, Beyaz Düzlük'te yaşanan felaketi ve yaklaşmakta olan kuşatmayı gördüğünde çılgına döndü. Jaerran çok güçlü bir büyü kullanıcısıydı ve savaşın gidişatını tersine döndürmek için ne gerekiyorsa yapmaya kararlıydı. Böylece cehennemin efendileri ile, daha önce eşi benzeri yapılmamış derin bir pazarlığa oturdu. Asuan'ın güçleri şehrin surlarını dövmeye başladığında, o Kubbe'deki özel salonunda büyük bir ritüel gerçekleştiriyordu. Sonunda korkunç antlaşma yapıldı. Buna göre öte alemlerin kapıları Asuan ordularının üzerine açılacak; Escova'nın etrafındaki kuşatma çemberi cehennemin güçleri tarafından dağıtılacaktı. Bunun karşılığında da cehennem lordu Restahxa, Meclis'teki koltuklardan birinin sahibi ve Meclis'in asil üyelerinden birisi olacaktı. Canı istediği zaman kendi düzleminden çıkıp gelerek insan formunda Escova'da bulunabilecek ve tıpkı diğer Meclis üyeleri gibi, şehrin yönetiminde söz sahibi olacaktı. Antlaşma sağlandığında cehennemin güçleri harekete geçtiler. Asuan'ın kuşatma birlikleri, bir gün bile sürmeyen korkunç bir saldırnın sonucunda son adama kadar paramparça edildi.
Restahxa DönemiEscova halkı savaşta verilen kayıpların ardından çok zor şartlarla karşı karşıya kaldı. Ekonomik sıkıntılar, kıtlıklar ve Meclis'in hareketlerini dikkatle izleyen yeni düşmanlar kapıda bekliyordu. Sokaklarda savaş karşıtı ve Meclis'i istifaya davet eden protestolar ardı ardına patlak veriyor, halk bütün bunların hesabını sormak için yerel mekânlarda, caddelerde ve meydanlarda örgütlenmeye başlıyordu. Escova'nın içine düştüğü bu zor durumu hiç umursamayan cehennem lordu Restahxa, ortalığın sakinleşmesini beklemeden Kubbe'de göründü, ve yönetici konseyin altıncı kişisi olarak Meclis'e girdi. Geldiğinde, bir iblisten çok bir insana benziyordu.
Restahxa Meclis'te o ana kadar bulunmuş olan en güçlü ve zeki varlıktı. Yüreklere korku salan bir dış görünüşe, aynı oranda korkunç olan bir kurnazlığa ve konuşma yeteneğine sahipti. Meclis’in diğer üyeleri ondan korkuyor, onu ısrarla görmezden geliyor ve uzak durmaya çalışıyorken, cehennem lordu her şeyi dinliyor, ısrarla sokuluyor, bütün konuşmalara dahil oluyor ve Escova şehri üzerinde diğerlerini rahatsız etmeye yetecek kadar sahiplik iddia ediyordu. Konuşmaları esnasında diğerlerini zekasıyla alt etmeye ve onların fikirlerini çürütmeye bayılıyor, saman altından su yürüterek insanları kendi emelleri doğrultusunda güdümlüyordu. Bu kabiliyetini kullanarak oynadığı ilk (ve belki de en büyük) oyun yalnızca birkaç hafta sürmüş ve başarıya ulaşmıştı. Restahxa, Gökfelaketi Savaşı sırasında kendisiyle pazarlığa oturmuş olan Meclis başbüyücüsü Jaerran'ın kuyusunu o kadar hızlı bir biçimde kazmıştı ki, talihsiz büyücü ne olup bittiğini anlayamadan Escova halkının gözleri önünde infaz edilmişti. Restahxa'nın bu hareketinin tek sebebi, Jaerran'ın pazarlık sırasında takındığı cimri tutumu ve her daim üzerinde taşıdığı kendini beğenmişliği saygısızlık olarak görmesindendi. Büyücünün infazını halka açık bir yerde yaptırarak da Meclis adına Escova sakinlerinden özür dilemiş oluyordu. Restahxa yıllar geçtikçe politika denen bu küçük, insana özgü oyunları sevmeye başlayacak ve kısa süre içerisinde Karea bölgesinin en tehlikeli karakterlerinden birisi haline gelecekti.
Restahxa’nın Meclis’e gelişinden sonra Escova’da işlerin yürüyüşü yavaş yavaş değişmeye başladı. Kubbe’nin koridorları entrikalarla kirlenmeye başlamış, yöneticilerin halk karşısındaki tutumu gittikçe sertleşmeye ve yozlaşmaya yüz tutmuştu. Restahxa sürekli başka kadınlarla birlikte oluyor, onun çocukları olan yarım kan ırklar ve ne oldukları bilinmeyen ucubeler halk arasında çoğalmaya başlıyorlardı. Aradan geçen birkaç yıldan sonra Escova halkı, caddelerde tuhaf tuhaf gezinen, dilenen, soytarılık veya kabadayılık yapan onlarca farklı cehennem ucubesine alışmış olacaktı. İnsanlar bunun nasıl olduğunu bilmiyorlardı ama tüm bunların Asuan ile yapılmış savaşta açıkça görülmüş olan iblislerin artıkları olduğuna kanaat getirmişlerdi.
Meclis'in diğer üyeleri nasıl bir işe bulaştıklarını anladıklarında iş işten geçmişti. Restahxa; kolay kolay oyuna getirilemeyecek, alt edilemeyecek ve öldürülemeyecek bir varlık olduğunu her defasında yeniden ispatlıyordu. Yaşanan endişe verici manzaraların gölgesinde hapsolan ve Restahxa'ya karşı çıkma cüretini gösteremeyen meclis üyeleri, zaman içerisinde onun iradesine boyun eğmeye ve onun sorumsuz davranışlarının sebep olduğu kirliliği temizlemekle yetinmeye başladı. Meclis üyeleriyle bir oyuncak misali oynayan cehennem lordu, 1198 yılında Escova'nın kontrolünü neredeyse tamamen kendi eline almıştı. Meclis’in diğer üyeleri artık sokaklara çıkamıyordu. Kimliklerini gizli tutmaya başladılar.
Bütün bu değişimler yavaş yavaş gerçekleşmiş olsa da, ne halk ne de Vythica Muhafızları olanlara karşı sessiz kalabildiler. 1198 yılında kızıl pelerinlilerin önderliğindeki Escova halkı, büyük ve toplumsal bir eylemle Kubbe'yi kuşatma altına aldı ve kuşatma çemberini günlerce bozmadı. Halkın ve kızıl pelerinlilerin sağlanmasını istedikleri şartlar, Meclis üyelerine mühürlü bir parşömen halinde iletildi. Bu parşömende Kızıl Pelerin muhafız birliğinin komutanları Meclis'in tutumunu kınamış ve şartların yerine getirilmemesi halinde, Escova'nın iyiliği için askeri darbe yapacaklarını beyan etmişti.
Böylesi Restahxa için bile tehlikeli olurdu. Meclis, kuşatma altında geçen birkaç günlük sessizlikten sonra, halkın ve kızıl pelerinlilerin şartlarının kabul edildiğine dair bir açıklama yaptı. Bu, binlerce kişilik kalabalığın zafer çığlıkları atmasına sebep oldu, Escova'da günlük yaşam bir anda normale dönmeye başlamış gibi görünmekteydi. Ortalık sakinleştikten sonra 1199 yılına gelindiğinde Meclis üyeleri, kızıl pelerin muhafız birliğinin bazı yetkilerini ellerinden almaya başladılar. Birkaç ay içerisinde tamamlanacak olan bu yeni düzenlemenin sonucunda Vythica Muhafızları, Meclis istemedikçe artık Kubbe'ye giremeyecek, onları korumayacak, danışmanlık edemeyecek ve şehrin istihbaratı ile ilgilenmeyecek duruma getirildi. Bütün bu önemli işler, 1199 yılında oluşturulmuş olan Shadaari adlı yeni ve seçkin bir muhafız birliğine verilecekti. Kızıl pelerinliler, üstün kabiliyetleri sayılmazsa herhangi astsubaydan farksız bir hâle geldiler.
Shadaari Muhafızları (halk arasında “kara pelerinliler” olarak geçerler), kızıl pelerinlilerden tamamen kurtulmak gerektiğine kanaat getirmiş olan cehennem lordu Restahxa’nın emriyle oluşmaya başlayan yeni bir askeri düzendi. Sayıları elliyi geçmeyen bu seçkin kadro, ağır ve acımasız bir disiplin altında yetiştirildiler ve güç oyunları içerisinde üstün bir mevkiye getirildiler. Amaçları Restahxa’nın iradesine karşı koymayı deneyecek olan kişi ve kurumları ortadan kaldırmak, onun gözleri ve kulakları olmak, ve bir yandan da tıpkı Vythica Muhafızları’nın yaptığı gibi, belirli bir düstura boyun eğerek Escova’ya bir fedai sadakati ile hizmet etmekti. Kendilerine çok daha etkin roller verilmiş olan Shadaari Muhafızları’nın ortaya çıkışı, kızıl pelerinlilerin iyice arka plana itilmesi anlamına geliyordu. Bu olay, iki büyük düzen arasında sonu gelmeyecek bir mücadelenin başlamış olması demekti. Ama bu mücadele, öyle kolay sonuçlanacak türden bir şey olmayacaktı.
1200 KararıGökfelaketi Savaşı'nda yerle bir olmuş olan ve Escova çöllerindeki yıkık dökük bir harabeden fazlası olmayan Kalzath Kalesi, 1200 yılında çok önemli ve çok gizli bir toplantıya ev sahipliği yaptı. Kızıl pelerinliler, Meclis'in kayıtsız, belirsiz, dokunulmaz ve sinsi tavrına karşı yeni ve değişmez bir strateji oluşturmak için gizlice toplanmaya karar verdiler. Meclis'in her yanı sarmış olan ellerinden, gözlerinden ve kulaklarından uzak olabilmek için de böyle eski ve unutulmuş bir mekân seçmişlerdi.
Bir zamanlar bu şehrin hem kendisinin, hem yöneticilerinin, hem de sakinlerinin kutsal savunucuları ve elçileri olan Vythica Muhafızları, günler ve yıllar geçtikçe sayıca azalıyor, varlıklarını ve pozisyonlarını Meclis üyelerine, onların ailelerine ve Shadaari Muhafızları'na kaptırıyor, daha önce görülmemiş bir hızla kan kaybediyorlardı. Varoluş amaçlarını ve düsturlarını unutarak yozlaşmanın, sıradanlaşmanın ve eriyip gitmenin eşiğine gelmiş, artık şehrin iyiliği için çalışmak yerine her şeyden umutsuzca yakınır olmuşlardı. Yine de 1200 yılı, bir hamle daha yapmak için hâlâ geç bir tarih değildi. Bu önemli hamle, kayaların üzerinde o coğrafyanın sahibiymiş gibi oturan ve kumların hâlâ yutamamış olduğu Kalzath Kalesi'nde başlayacaktı.
Vythica Muhafızları, Kubbe'nin artık kendilerini veya halk temsilcilerini muhatap bile almayarak, doğrudan kapı dışarı eden yaklaşım biçimine, şehir yöneticilerinin adaletsiz ve mantıktan yoksun kararlarına, sokaklardan bir an bile eksik olmayan baskıya ve sık sık yaşanmakta olan kanlı manzaralara dur deme kararını çoktan vermişlerdi, ve toplantının yapıldığı o gece boyunca bunu başarmayı mümkün kılacak olan planları anlatarak görev dağılımlarını yaptılar. Eski düsturları gereği, Escova'da daha adil, daha ılımlı ve şehir halkını daha mutlu edecek olan bir yönetim biçimini hakim kılıp, Restahxa'nın diktatörlüğüne son vermek için gereken bütün adımlar yavaş yavaş, sessizce ve sabırla atılacaktı. Sadece amaçlarını ve hamlelerini kamufle edebilmek için emir kulluğu etmeye devam edecekler, diğer yandan şehrin büyük güç odaklarını gizlice çevrelerinde toplamaya çalışarak şehrin başına çöreklenmiş bu büyük hastalığı kovmaya çalışacaklardı. Eğer ki bu amaçlarına giden yolda silahlarını çekmek zorunda kalırlarsa, bunu da yapacaklardı. Böylece, Escova'nın kurtarıcıları ya da yok edicileri olmanın arasında duran çok ince bir ipin üzerinde yürümeye başladılar.
Escova'daki Son DurumDikkatli adımlar atarak kendi aleylerinde giden güç mücadelesinin yönünü bir nebze de olsa kendi lehine çevirmeyi başarmış olan Vythica Muhafızları, günümüzde Escova'daki önemli güç grupları ile masaya oturmuş ve önemli müttefikler edinmeyi başarmıştır. Restahxa'nın etkisi altındaki Meclis rejiminden aynı oranda şikayetçi olan bu müttefikler arasında Hırsızlar Loncası, ilim adamları yetiştiren Yüksek Akademi, bağımsız çöl korucularının oluşturduğu Kum Adamlar, önemli azınlık gruplardan birisi olan Xeph'ler ve hatta, Meclis'in kendilerine verdiği sürgün cezasında ölmemeyi başararak Dunhir Harabeleri'nde yeni düzenlerini kurmuş olan kaçak büyücülerden oluşan "Dunhir Hayaletleri" bulunmaktadır.
Kızıl pelerinliler, müttefikleri ile kurdukları sıkı ilişkilerden sonra konumlarını biraz daha sağlamlaştırmış, hatta son zamanlarda Meclis'e birkaç kez gözdağı vererek bazı yanlışlıkların önüne geçebilmişlerdir. Yine de her adımlarını Shadaari Muhafızları'nın takibi ve tehdidi altında atmaya devam etmektedirler. İki kutup arasında iyice tırmanmış olan ve artık açıkça görülebilen bu gerilim, çoğu zaman tatsız ve kanlı olayların yaşanmasına sebep olmaktadır.