Gönderen Konu: Escova  (Okunma sayısı 1608 defa)

Kharnos

  • Hancı
  • - 19 -
  • İleti: 658
Escova
« : Mar 20, 2012, 15:06:06 »


Escova

Escova (bilinen diğer adıyla Kubbeler Şehri) günümüzde Anberath'ın en büyük, en güçlü ve nüfuzlu şehirlerinden birisi olarak kabul edilir. Bu büyük ve kalabalık şehir, kendilerine "Meclis" adını veren, ama Escova'lı olmayanların "Gölge Meclis" olarak tanımladıkları küçük, gizli ve güçlü bir konsey tarafından yönetilir.

Konum
Escova, Yarık Deniz'i Güney Denizi'ne bağlayan dar boğazda, Saren ve Anberath topraklarının burun buruna geldiği çok önemli bir noktada durmaktadır. Burası aynı zamanda hem güney-kuzey, hem de doğu-batı yönlü olan iki farklı ticaret rotasının kesiştiği bir noktadır. Escova bu konumundan dolayı yalnızca şehir sakinlerine değil, sürekli olarak gelip geçmekte olan çok sayıda yolcuya ve ticaret kervanına da sürekli olarak ev sahipliği yapmaktadır. Meclis, şehrin konumunun sunmakta olduğu avantajları yüzyıllardır çok iyi kullanmakta olduğundan dolayı Escova zenginleşmiş, güçlenmiş ve günümüzde büyük bir coğrafyayı kontrol etmeye başlayan merkezi bir güç haline gelmiştir. Hem ticaretteki üstünlüğü, hem de halkının sıcakkanlı ve konuksever olmasından dolayı Escova geçmiş yüzyıllarda olduğu gibi günümüzde de her ırktan ve sınıftan insanı kabul etmekte, ziyaretçilerine muhteşem görüntüler ve türlü zevkler sunmaya devam etmektedir.





Yakın Tarih
 
Escova 891 yılına kadar tek bir hükümdar aile tarafından yönetilmiş olan ve çevresi üzerindeki etkisini henüz bugünkü kadar artıramamış bir kentti. Takvimler 891 yılını gösterirken hükümdarlık koltuğunun sahibi konumunda I. Amarus ve ailesi bulunmaktaydı. Escova'da soylulardan, ariflerinden ve din adamlarından oluşan geniş bir de halk meclisi bulunurdu. Mecliste şehrin yönetimi ile ilgili konular görüşülür, bu toplantılara haftada bir kez hükümdar I. Amarus ve danışmanları da katılırdı.

Fedailerin Saldırısı
890 yılında Escova sınırları içerisindeki bir harabede, kadim Kelûrn kılıçlarından birisi ele geçirildi. Kelûrn kılıçlarının her biri, merkezi Saren toprakları olan Zeikara inancına göre kutsal birer emanetti ve inanca göre bu kılıçların her birinin Zeikara tapınaklarından birinde saklanması gerekmekteydi. Saren'in Jaskan yerleşimindeki Zeikara ruhbanları bu haberi duyduktan sonra Escova'ya bir elçi yollayarak bu kılıcın kendilerine emanet edilmesi gerektiğini bildirdiler. Escova hükümdarı I. Amarus bu talebi görmezden geldi. Daha sonraki tarihlerde taleplerini birkaç kez daha yineleyen Zeikara tapınağının çabaları, I. Amarus'un ilgisizliği ve görmezden gelmesi neticesinde hep sonuçsuz kaldı (Amarus'un bu davranışının, Zeikara inancına ve fanatiklerine olan nefretinden dolayı onların eline herhangi bir koz vermek istememesinden kaynaklandığı iddia edilir). Ele geçirilen Kelûrn kılıcı, hükümdarın isteği üzerine Kubbe'ye taşındı ve burada saklanmaya başladı.

Fanatik inançlara ve yüzlerce fedaiye ev sahipliği yapan Jaskan'ın Zeikara tapınağı, I. Amarus'un bu ilgisiz tavrını kendi inançlarına saygısızlık, Zeikara ruhbanlarına hakaret, kutsal emanet hırsızlığı ve günahların en büyüğü gibi değişik şekillerde yorumladılar. Zeikara'nın fanatiklerinin gözünde politikanın ve barışın hiçbir değeri yoktu. Escova gibi büyük bir şehri karşılarına almak, onların nefretini kazanmak veya savaş başlatmakla ilgili hiçbir korkuları da yoktu. En fazla birkaç gün sürmüş olan değerlendirmelerin sonunda I. Amarus'un, Zeikara inancının emrettiği şekilde cezalandırılmasına yetecek kadar suçlama biriktirdiler.

I. Amarus ve ailesi, 891 yılı baharının bir gece vaktinde Saren topraklarından gelen ve bütün güvenlik önlemlerini aşmayı başarmış olan kalabalık bir fedai grubunun saldırısına uğradı. Bu fedailer Zeikara Öğretisi'ne sahip, iyi yetiştirilmiş birer katildiler. Bir şekilde Kubbe'ye sızmayı başarmışlardı ve o gece orada çok kan döktüler. Bu saldırıdan hükümdar ailenin hiçbir ferdi sağ kurtulamadı. Lâkin, saldırı haberini alır almaz yetişen Vythica Muhafızları, katiller henüz kaçamadan Kubbe'yi kuşattılar ve fedailerin hepsini yakalayarak kılıçtan geçirdiler. Böylece Kelûrn kılıcı da Escova'da kalmaya devam etti.

Meclis'in Darbesi
Hükümdar ailenin yasal varisleriyle birlikte bir gecede öldürülmüş olması gerçeği, Escova halkını ve meclis üyelerini çok kötü etkilemiş, derinden korkutmuş ve halk genelinde geniş çaplı bir huzursuzluğa sebep olmuştu. Bu olaydan sonra Escova'nın gücü ve itibarı hızlı bir düşüş yaşamaya başlamıştı. Meclis üyeleri arasında şehrin geleceğine dair anlaşmazlıklar ve kavgalar yaşanıyor, şehrin her köşesinde değişik güç grupları türemeye başlıyordu. Escova çok kısa bir süre içerisinde güç mücadeleleri ve rakip şehirlerin müdahaleleri sonucunda paramparça olmanın eşiğine gelecekti. Üstelik Escova'nın Saren topraklarındaki en büyük müttefiği olan Shaumrin kentinin dost mu düşman mı olduğu da artık kestirilemiyordu.

Escova'nın halk meclisinde küçük çaplı siyasi gruplar, sivil örgütler, lonca başkanları, din adamları, filozoflar, asilzadeler, tüccarlar, vatanseverler ve şehrin bazı zenginleri bulunurdu. Bu karışık ve kalabalık gruptaki en güçlü, zengin ve söz sahibi beş isim, Meclis ortamından uzakta, yalnızca kendi aralarında çok gizli bir toplantı yapmaya karar verdiler. Şehrin uç bölgelerindeki eski bir handa gizlice buluşarak Escova'nın geleceğini masaya yatırdılar. Son durumları değerlendirip görüş alış verişi yaptıktan sonra, güçlerini birleştirerek Escova'nın yönetimini devralmayı denemek üzerinde uzlaştılar. Lâkin önlerinde çok büyük bir engel vardı. O da Escova'nın elit askerlerinden oluşan Vythica Muhafızları'nın ta kendisiydi.

İyi eğitimli savaşçılardan ve olağandışı yeteneklerden oluşan Vythica Muhafızları (halk arasında "kızıl pelerinliler" olarak anılırlar), yasaları gereği yalnızca Escova hükümdarına ve onunla aynı kanı taşıyan aile fertlerine hizmet ederdi. Hükümdar I. Amarus ve varislerinin ölümünden sonra, yasalara göre sahipsiz duruma düşmüş oldular. Buna rağmen kızıl pelerinlilerin, Escova'nın güvenliğini sağlamak adına, gerçekten gerekli görülürse darbe yaparak yönetimi ele almak veya yeni bir hükümdar belirleyerek tahta onu çıkarmak gibi bir anlayışları bulunuyordu. Vythica Muhafızları'nın buna benzer bir karar alması halinde hiçbir şanslarının kalmayacağının farkında olan beş meclis üyesi, şehri hızla içine doğru sürüklendiği kargaşadan kurtarabilmek için kızıl pelerinlilerle bu konuyu müzakere etmeyi denediler. Onlara şehrin kaybedecek vakti olmadığını ve kendilerinin şehrin yönetiminde çok etkili rol oynayabileceklerini anlattılar. Meclis üyeleri, umutsuz bir çaba olduğunun farkında olsalar da Vythica Muhafızları'nın desteğini ve yardımlarını talep ediyor, karşılığında da onların işine yarayacak bazı vaatlerde bulunuyorlardı. Çünkü onların desteğine sahip olmakla hükümdar olmak arasında neredeyse hiç fark yoktu.

Vythica Muhafızları'nın liderleri kendi aralarında bu durumu bir süre müzakere ettiler. Meclis üyelerinin suikast ile bir ilgilerinin olup olmadığı araştırıldı fakat böyle bir delil elde edilemedi. Her geçen gün hızla batmakta olan Escova'nın iyiliği için derhal bir kararın alınması gerekiyordu. Vythica Muhafızları’nın önde gelenleri, Escova'nın güvenliğini sağlamak için demokratik bir çözümün bulunması gerektiğine inanmıyordu. Escova'nın kurtulması ve düzenin tekrar sağlanması için ne gerekiyorsa yapılmalıydı. Liderler, kendileri ile konuşan beş meclis üyesinden daha iyi bir seçenek göremiyorlardı. Bu yüzden beklenmedik bir şekilde, meclis üyelerinin teklifini kabul ettiler.

Kızıl pelerinliler, yönetimin değişmesiyle oluşacak olan yeni şartlara ayak uydurmayı ve iç tüzüklerini buna göre yeniden düzenlemeyi kabul ettiler. Hem güvenlik güçlerinin hükümdar I. Amarus'u koruyamamış olmasından, hem de Escova'yı ve Meclis'i beklemekte olan yeni karışıklıklar ve muhtemel iç savaşlardan dolayı, Vythica Muhafızları şehir yöneticilerinin yeni korumaları pozisyonuna getirilecekti. Bu koruyucu çember, Meclis'i oluşturacak olan kimselerin can güvenliğini garanti altına almış olacaktı.

Tüm anlaşmalar sağlanıp planlar yapıldıktan sonra Meclis'in üyeleri, Vythica Muhafızları'nın seçkin üyelerinin yardımıyla Kubbe'deki yerlerini aldılar. Kızıl pelerinliler Kubbe'nin çevresine bir koruma duvarı ördüler. Bu görüntü, aklı başında olan kimselerin Kubbe'ye yaklaşmaması için oldukça yeterli bir sebepti. Şehrin yönetiminin Meclis'e geçtiği, şehrin meydanlarda halka ilan edildi.

Vythica Muhafızları, şehre hükmedecek olan yeni güç sahiplerini seçmiş, yerlerine yerleştirmiş ve koruma altına almıştı. Halkın önemli bir bölümü, muhafızlara ve onların Escova'nın güvenliği için alacakları her türlü karara saygı duyduğu için bu gelişmeden memnun oldular. Fakat şehrin arka sokaklarında fısıltılar dolaşıyordu, ve bu fısıltılar çok kısa bir süre içerisinde büyüyerek Meclis aleyhinde sloganlara dönüşecekti.

Güç Savaşları
Bu zoraki rejim değişimi her ne kadar alışılmadık olsa da, çoğunluğu refah içinde yaşayan Escova halkının uyum sağlayabileceği bir şeydi. Buna ani bir tepki verilmemişti ve hiç kimse şehrin iyiliği için ilk etapta daha iyi alternatif sunamamıştı. Fakat iktidarda yer alabilecek kapasitede olan ve böyle arzulara sahip tek grup elbette ki meclisin seçilmiş beş üyesi değildi. O halk meclisinde, Kubbe'de bulunup şehrin yönetiminde söz sahibi olmak isteyebilecek birçok lider daha vardı. Meclisten beş kişinin gizlice plan yaparak ve Vythica Muhafızları'nı da oyunlarına dahil ederek iktidara geçmesinin haksızlık ve kendilerine hakaret olduğunu düşünmekteydiler. Kızıl pelerinlilere de bu beş kişinin oyununa geldikleri gerekçesiyle içten içe bir nefret ve düşmanlık beslemeye başlamışlardı. Gözlerini Kubbe'ye dikmiş olan bu insanlar yavaş yavaş birbirlerini tanımaya başladılar. Öncelikle, onları destekleyen insanlar meydanlarda Meclis'i protesto etmeye ve her şeyi ateşe vererek karışıklık çıkarmaya başladılar. Daha sonra da bu güç sahipleri, gizli görüşmeler sonucunda güçlerini bir araya getirdiler. Kızıl Pelerinlilere meydan okurcasına "Kızıl Hançer" adlı silahlı bir örgüt oluşturdular. Aylar geçtikçe, Escova'nın iki büyük gücünün arasındaki gerilim tırmanmaya başladı. Eğer bu bir iç savaşa dönüşürse, Escova şehri rakipleri tarafından yok edilmenin eşiğine gelebilirdi. Aslında fedailerin saldırısından sonra bu zaten çoktan olmuştu. Bu konu da ayrıca görüşülecekti.

Meclis, fedailerin saldırısının Saren kıtasından gelebilecek ikincil bir hamleye sebep olup olmayacağını tartışırken, Shaumrin'den bir gemi ile gelen haberler sayesinde herkes rahat bir nefes aldı. Escova şehri ile sempatik ilişkisini her zaman sürdürmeyi tercih eden Shaumrin Hükümdarı Sul'dra, kendi topraklarında saklanan ve kontrol edilemeyen acımasız bir katil grubunun sebep olduğu korkunç sonuçlardan dolayı duyduğu üzüntüyü dile getirdiği bir mektup yazmıştı. Mektupta öncelikle Meclis'i saygıyla selamlayarak yeni görevlerinde başarılar dilemiş, I. Amarus ve ailesinin başına gelen korkunç olaylardan dolayı duyduğu kederi dile getirmişti. Shaumrin Hükümdarı bu mektubu, bir gemiye bindirdiği ve Meclis'e hizmet etmeleri için görevlendirdiği yüz tane seçilmiş asker ile Escova'ya göndermişti. Sul'dra, bu nacizane yardımının bir özür olarak kabul edilmesini istiyor ve Saren kıtasından başka bir saldırı yapılmayacağını garanti ediyordu. Meclis bu yardımı kabul etti ve iç tehditlerden derhal kurtulabilmek için çalışmalarını hızlandırdı. Ama Kızıl Pelerinlilerin de çabalarına rağmen bunu yapmak mümkün olmadı.



Kızıl Hançer Savaşı
"Kızıl Hançer Savaşı", 892 yılında Escova surları içerisinde patlak verdi. Şehrin caddeleri savaş alanına döndü, kadınlar, çocuklar ve yaşlılar bile bundan kaçamadılar. Caddelerden akan ve kavşaklarda karşılaşıp savaşan insanlar, yatağında gürleyerek akan ve kayalara çarpan nehirler gibiydiler. Bu büyük isyan, Shaumrin'in seçilmiş askerlerinin ve Kızıl Pelerinlilerin çabalarına rağmen kolay kolay bastırılamadı. Birkaç hafta sürmüş olan hararetli eylemlerden sonra yaralı ve yorgun düşmüş olan Kızıl Hançer kendi köşesine çekildiğinde, Escova şehri mahvolmuş durumdaydı. Zarar görmemiş ve yağmalanmamış tek bir hane bile kalmamıştı. Kızıl Hançer'in saldırgan eylemleri yedi yıl boyunca devam etti, ama bu artçı eylemler ilki kadar etkili olamadılar. Kızıl Hançer'in liderleri 899 yılında ele geçirilerek zindana atıldı ve tarihten böylece silindiler.

Meclis'in sözü ile hareket etmeye başlayan Kızıl Pelerinliler ilk başlarda bu yeni rejimi garipsemiş olsalar da, bunun kendileri için hiçbir sakıncası olmadığını gördüler. Meclis, Escova'nın işlerini başarıyla yürütüyor ve insanlara mümkün olduğunca adil davranmaya çalışıyordu. Meclis'in sağduyulu üyeleri ile muhafızlar arasında iyi bir uyum vardı ve taraflar birbirlerine karşı çok saygılıydı. Çoğu zaman Kızıl Pelerin birliğinin komutanlarını da yaptıkları önemli toplantılara davet ediyorlar ve şehrin geleceği için hep birlikte düşünüyorlardı. Kızıl Pelerinliler yaklaşık üç yüzyıl boyunca onurlarını ve değerlerini kırıcı bir durumla karşılaşmadan Escova'ya ve Meclis'e hizmet ettiler. Bu süre içerisinde elbette pek çok huzursuzluk da baş gösterdi. Meclis içerisinde koltuk kavgaları yaşandı, şehir hızlı bir biçimde büyürken kaynak sıkıntıları oluşmaya başladı, çevredeki ülkeler ile olan gerilim çoğu zaman kopma noktasına kadar geldi. Bütün bu sorunlar, hep birlikte hareket ederek bir şekilde çözüme kavuştu. Ama yakın tarihte Meclis üyelerinden birisi tarafından yapılmış olan ölümcül bir hata, Escova'ya çok büyük sıkıntılar getiren bir olayla sonuçlandı. Meclis, "Gökfelaketi Savaşı" olarak kayıtlara geçecek olan ve şehri yok olmanın eşiğine getiren bu olaylar silsilesinden kurtulabilmek için, etkileri günümüzde hâlâ devam eden çok ağır bedeller ödedi.

Gökfelaketi Savaşı
1192 yılında Asuan Medeniyeti'nden yola çıkarak Meclis kapılarına gelen bir Asuan elçisi, Meclis'in en kıdemli üyesi olan başbüyücü Jaerran tarafından, anlık bir sinir krizinin sonucunda öldürüldü. Escova ve Asuan medeniyetleri tarihin her döneminde çatışma içerisinde olmuş, savaşarak geçirdikleri gün sayısı barış içinde yaşadıkları gün sayısını geride bırakmıştı. Pamuk ipliğine bağlı olan barış umutları, elçinin öldürülmesi ile birlikte tamamen koptu. Asuan, Escova'ya savaş ilan etti, ve korkunç bir saldırı planladı. Escova ve Asuan, adı bir zamanlar "Beyaz Düzlük" olan, ama o savaştan sonra "Ateş Denizi" olarak anılmaya başlayan engin arazide karşı karşıya geldiler. Escova komutanları ordularını öne sürdü, Asuan'ın ateş büyücüleri ise ordularını sürmek yerine geri çekti, ve gökyüzünden inerek bütün araziyi kavurup geçecek olan korkunç ateşi serbest bıraktı. Escova orduları, dalgalar halinde kül olmaya başladı. O gün Beyaz Düzlük’te büyük bir kıyım yaşandı. Asuan orduları, Escova'yı kuşatmak için harekete geçti.

Savaş sırasında Kubbe'de bulunan ve savaş alanını kristal küresinden seyreden Jaerran, Beyaz Düzlük'te yaşanan felaketi ve yaklaşmakta olan kuşatmayı gördüğünde çılgına döndü. Jaerran çok güçlü bir büyü kullanıcısıydı ve savaşın gidişatını tersine döndürmek için ne gerekiyorsa yapmaya kararlıydı. Böylece cehennemin efendileri ile, daha önce eşi benzeri yapılmamış derin bir pazarlığa oturdu. Asuan'ın güçleri şehrin surlarını dövmeye başladığında, o Kubbe'deki özel salonunda büyük bir ritüel gerçekleştiriyordu. Sonunda korkunç antlaşma yapıldı. Buna göre öte alemlerin kapıları Asuan ordularının üzerine açılacak; Escova'nın etrafındaki kuşatma çemberi cehennemin güçleri tarafından dağıtılacaktı. Bunun karşılığında da cehennem lordu Restahxa, Meclis'teki koltuklardan birinin sahibi ve Meclis'in asil üyelerinden birisi olacaktı. Canı istediği zaman kendi düzleminden çıkıp gelerek insan formunda Escova'da bulunabilecek ve tıpkı diğer Meclis üyeleri gibi, şehrin yönetiminde söz sahibi olacaktı. Antlaşma sağlandığında cehennemin güçleri harekete geçtiler. Asuan'ın kuşatma birlikleri, bir gün bile sürmeyen korkunç bir saldırnın sonucunda son adama kadar paramparça edildi.



Restahxa Dönemi
Escova halkı savaşta verilen kayıpların ardından çok zor şartlarla karşı karşıya kaldı. Ekonomik sıkıntılar, kıtlıklar ve Meclis'in hareketlerini dikkatle izleyen yeni düşmanlar kapıda bekliyordu. Sokaklarda savaş karşıtı ve Meclis'i istifaya davet eden protestolar ardı ardına patlak veriyor, halk bütün bunların hesabını sormak için yerel mekânlarda, caddelerde ve meydanlarda örgütlenmeye başlıyordu. Escova'nın içine düştüğü bu zor durumu hiç umursamayan cehennem lordu Restahxa, ortalığın sakinleşmesini beklemeden Kubbe'de göründü, ve yönetici konseyin altıncı kişisi olarak Meclis'e girdi. Geldiğinde, bir iblisten çok bir insana benziyordu.

Restahxa Meclis'te o ana kadar bulunmuş olan en güçlü ve zeki varlıktı. Yüreklere korku salan bir dış görünüşe, aynı oranda korkunç olan bir kurnazlığa ve konuşma yeteneğine sahipti. Meclis’in diğer üyeleri ondan korkuyor, onu ısrarla görmezden geliyor ve uzak durmaya çalışıyorken, cehennem lordu her şeyi dinliyor, ısrarla sokuluyor, bütün konuşmalara dahil oluyor ve Escova şehri üzerinde diğerlerini rahatsız etmeye yetecek kadar sahiplik iddia ediyordu. Konuşmaları esnasında diğerlerini zekasıyla alt etmeye ve onların fikirlerini çürütmeye bayılıyor, saman altından su yürüterek insanları kendi emelleri doğrultusunda güdümlüyordu. Bu kabiliyetini kullanarak oynadığı ilk (ve belki de en büyük) oyun yalnızca birkaç hafta sürmüş ve başarıya ulaşmıştı. Restahxa, Gökfelaketi Savaşı sırasında kendisiyle pazarlığa oturmuş olan Meclis başbüyücüsü Jaerran'ın kuyusunu o kadar hızlı bir biçimde kazmıştı ki, talihsiz büyücü ne olup bittiğini anlayamadan Escova halkının gözleri önünde infaz edilmişti. Restahxa'nın bu hareketinin tek sebebi, Jaerran'ın pazarlık sırasında takındığı cimri tutumu ve her daim üzerinde taşıdığı kendini beğenmişliği saygısızlık olarak görmesindendi. Büyücünün infazını halka açık bir yerde yaptırarak da Meclis adına Escova sakinlerinden özür dilemiş oluyordu. Restahxa yıllar geçtikçe politika denen bu küçük, insana özgü oyunları sevmeye başlayacak ve kısa süre içerisinde Karea bölgesinin en tehlikeli karakterlerinden birisi haline gelecekti.

Restahxa’nın Meclis’e gelişinden sonra Escova’da işlerin yürüyüşü yavaş yavaş değişmeye başladı. Kubbe’nin koridorları entrikalarla kirlenmeye başlamış, yöneticilerin halk karşısındaki tutumu gittikçe sertleşmeye ve yozlaşmaya yüz tutmuştu. Restahxa sürekli başka kadınlarla birlikte oluyor, onun çocukları olan yarım kan ırklar ve ne oldukları bilinmeyen ucubeler halk arasında çoğalmaya başlıyorlardı. Aradan geçen birkaç yıldan sonra Escova halkı, caddelerde tuhaf tuhaf gezinen, dilenen, soytarılık veya kabadayılık yapan onlarca farklı cehennem ucubesine alışmış olacaktı. İnsanlar bunun nasıl olduğunu bilmiyorlardı ama tüm bunların Asuan ile yapılmış savaşta açıkça görülmüş olan iblislerin artıkları olduğuna kanaat getirmişlerdi.

Meclis'in diğer üyeleri nasıl bir işe bulaştıklarını anladıklarında iş işten geçmişti. Restahxa; kolay kolay oyuna getirilemeyecek, alt edilemeyecek ve öldürülemeyecek bir varlık olduğunu her defasında yeniden ispatlıyordu. Yaşanan endişe verici manzaraların gölgesinde hapsolan ve Restahxa'ya karşı çıkma cüretini gösteremeyen meclis üyeleri, zaman içerisinde onun iradesine boyun eğmeye ve onun sorumsuz davranışlarının sebep olduğu kirliliği temizlemekle yetinmeye başladı. Meclis üyeleriyle bir oyuncak misali oynayan cehennem lordu, 1198 yılında Escova'nın kontrolünü neredeyse tamamen kendi eline almıştı. Meclis’in diğer üyeleri artık sokaklara çıkamıyordu. Kimliklerini gizli tutmaya başladılar.

Bütün bu değişimler yavaş yavaş gerçekleşmiş olsa da, ne halk ne de Vythica Muhafızları olanlara karşı sessiz kalabildiler. 1198 yılında kızıl pelerinlilerin önderliğindeki Escova halkı, büyük ve toplumsal bir eylemle Kubbe'yi kuşatma altına aldı ve kuşatma çemberini günlerce bozmadı. Halkın ve kızıl pelerinlilerin sağlanmasını istedikleri şartlar, Meclis üyelerine mühürlü bir parşömen halinde iletildi. Bu parşömende Kızıl Pelerin muhafız birliğinin komutanları Meclis'in tutumunu kınamış ve şartların yerine getirilmemesi halinde, Escova'nın iyiliği için askeri darbe yapacaklarını beyan etmişti.

Böylesi Restahxa için bile tehlikeli olurdu. Meclis, kuşatma altında geçen birkaç günlük sessizlikten sonra, halkın ve kızıl pelerinlilerin şartlarının kabul edildiğine dair bir açıklama yaptı. Bu, binlerce kişilik kalabalığın zafer çığlıkları atmasına sebep oldu, Escova'da günlük yaşam bir anda normale dönmeye başlamış gibi görünmekteydi. Ortalık sakinleştikten sonra 1199 yılına gelindiğinde Meclis üyeleri, kızıl pelerin muhafız birliğinin bazı yetkilerini ellerinden almaya başladılar. Birkaç ay içerisinde tamamlanacak olan bu yeni düzenlemenin sonucunda Vythica Muhafızları, Meclis istemedikçe artık Kubbe'ye giremeyecek, onları korumayacak, danışmanlık edemeyecek ve şehrin istihbaratı ile ilgilenmeyecek duruma getirildi. Bütün bu önemli işler, 1199 yılında oluşturulmuş olan Shadaari adlı yeni ve seçkin bir muhafız birliğine verilecekti. Kızıl pelerinliler, üstün kabiliyetleri sayılmazsa herhangi astsubaydan farksız bir hâle geldiler.

Shadaari Muhafızları (halk arasında “kara pelerinliler” olarak geçerler), kızıl pelerinlilerden tamamen kurtulmak gerektiğine kanaat getirmiş olan cehennem lordu Restahxa’nın emriyle oluşmaya başlayan yeni bir askeri düzendi. Sayıları elliyi geçmeyen bu seçkin kadro, ağır ve acımasız bir disiplin altında yetiştirildiler ve güç oyunları içerisinde üstün bir mevkiye getirildiler. Amaçları Restahxa’nın iradesine karşı koymayı deneyecek olan kişi ve kurumları ortadan kaldırmak, onun gözleri ve kulakları olmak, ve bir yandan da tıpkı Vythica Muhafızları’nın yaptığı gibi, belirli bir düstura boyun eğerek Escova’ya bir fedai sadakati ile hizmet etmekti. Kendilerine çok daha etkin roller verilmiş olan Shadaari Muhafızları’nın ortaya çıkışı, kızıl pelerinlilerin iyice arka plana itilmesi anlamına geliyordu. Bu olay, iki büyük düzen arasında sonu gelmeyecek bir mücadelenin başlamış olması demekti. Ama bu mücadele, öyle kolay sonuçlanacak türden bir şey olmayacaktı.



1200 Kararı
Gökfelaketi Savaşı'nda yerle bir olmuş olan ve Escova çöllerindeki yıkık dökük bir harabeden fazlası olmayan Kalzath Kalesi, 1200 yılında çok önemli ve çok gizli bir toplantıya ev sahipliği yaptı. Kızıl pelerinliler, Meclis'in kayıtsız, belirsiz, dokunulmaz ve sinsi tavrına karşı yeni ve değişmez bir strateji oluşturmak için gizlice toplanmaya karar verdiler. Meclis'in her yanı sarmış olan ellerinden, gözlerinden ve kulaklarından uzak olabilmek için de böyle eski ve unutulmuş bir mekân seçmişlerdi.

Bir zamanlar bu şehrin hem kendisinin, hem yöneticilerinin, hem de sakinlerinin kutsal savunucuları ve elçileri olan Vythica Muhafızları, günler ve yıllar geçtikçe sayıca azalıyor, varlıklarını ve pozisyonlarını Meclis üyelerine, onların ailelerine ve Shadaari Muhafızları'na kaptırıyor, daha önce görülmemiş bir hızla kan kaybediyorlardı. Varoluş amaçlarını ve düsturlarını unutarak yozlaşmanın, sıradanlaşmanın ve eriyip gitmenin eşiğine gelmiş, artık şehrin iyiliği için çalışmak yerine her şeyden umutsuzca yakınır olmuşlardı. Yine de 1200 yılı, bir hamle daha yapmak için hâlâ geç bir tarih değildi. Bu önemli hamle, kayaların üzerinde o coğrafyanın sahibiymiş gibi oturan ve kumların hâlâ yutamamış olduğu Kalzath Kalesi'nde başlayacaktı.

Vythica Muhafızları, Kubbe'nin artık kendilerini veya halk temsilcilerini muhatap bile almayarak, doğrudan kapı dışarı eden yaklaşım biçimine, şehir yöneticilerinin adaletsiz ve mantıktan yoksun kararlarına, sokaklardan bir an bile eksik olmayan baskıya ve sık sık yaşanmakta olan kanlı manzaralara dur deme kararını çoktan vermişlerdi, ve toplantının yapıldığı o gece boyunca bunu başarmayı mümkün kılacak olan planları anlatarak görev dağılımlarını yaptılar. Eski düsturları gereği, Escova'da daha adil, daha ılımlı ve şehir halkını daha mutlu edecek olan bir yönetim biçimini hakim kılıp, Restahxa'nın diktatörlüğüne son vermek için gereken bütün adımlar yavaş yavaş, sessizce ve sabırla atılacaktı. Sadece amaçlarını ve hamlelerini kamufle edebilmek için emir kulluğu etmeye devam edecekler, diğer yandan şehrin büyük güç odaklarını gizlice çevrelerinde toplamaya çalışarak şehrin başına çöreklenmiş bu büyük hastalığı kovmaya çalışacaklardı. Eğer ki bu amaçlarına giden yolda silahlarını çekmek zorunda kalırlarsa, bunu da yapacaklardı. Böylece, Escova'nın kurtarıcıları ya da yok edicileri olmanın arasında duran çok ince bir ipin üzerinde yürümeye başladılar.

Escova'daki Son Durum
Dikkatli adımlar atarak kendi aleylerinde giden güç mücadelesinin yönünü bir nebze de olsa kendi lehine çevirmeyi başarmış olan Vythica Muhafızları, günümüzde Escova'daki önemli güç grupları ile masaya oturmuş ve önemli müttefikler edinmeyi başarmıştır. Restahxa'nın etkisi altındaki Meclis rejiminden aynı oranda şikayetçi olan bu müttefikler arasında Hırsızlar Loncası, ilim adamları yetiştiren Yüksek Akademi, bağımsız çöl korucularının oluşturduğu Kum Adamlar, önemli azınlık gruplardan birisi olan Xeph'ler ve hatta, Meclis'in kendilerine verdiği sürgün cezasında ölmemeyi başararak Dunhir Harabeleri'nde yeni düzenlerini kurmuş olan kaçak büyücülerden oluşan "Dunhir Hayaletleri" bulunmaktadır.

Kızıl pelerinliler, müttefikleri ile kurdukları sıkı ilişkilerden sonra konumlarını biraz daha sağlamlaştırmış, hatta son zamanlarda Meclis'e birkaç kez gözdağı vererek bazı yanlışlıkların önüne geçebilmişlerdir. Yine de her adımlarını Shadaari Muhafızları'nın takibi ve tehdidi altında atmaya devam etmektedirler. İki kutup arasında iyice tırmanmış olan ve artık açıkça görülebilen bu gerilim, çoğu zaman tatsız ve kanlı olayların yaşanmasına sebep olmaktadır.
Belirli bir noktadan sonra artık geriye dönüş yoktur. İşte bu noktaya erişmek gerekir.
Franz Kafka

Kharnos

  • Hancı
  • - 19 -
  • İleti: 658
Escova - Coğrafi Bilgiler
« YANITLA #1 : Nis 21, 2015, 13:35:22 »


Coğrafi Bilgiler

Escova tropikal iklim kuşağı içerisinde bulunan bir şehirdir. Buna rağmen, şehrin sınırları birbirinden farklı özelliklere sahip bölgeleri kapsadığı için, Escova birden fazla iklimi ve bitki örtüsünü sınırları içerisinde barındırır.

Batı Escova Savanları
Escova’nın batıdaki yarısında hakim olan bitki örtüsü savandır. Bu bölge, büyük ormanların oluşmasına yetecek kadar yağış almamasına rağmen yine de yıl içerisinde belirli miktarlarda yağış almaktadır. Escova savanları, yaz yağmurlarıyla yeşeren fakat sonra sararan uzun boylu otlar ve genellikle seyrek, yekpare olan ağaçlarla örtülüdür. Yıllık ortalama sıcaklık 73 F° dolaylarındadır.

Ateş Denizi
Escova’nın doğudaki yarısına geçip bu bölgeden de doğuya doğru ilerledikçe Asuan Çölü’nün sınırına yaklaşılır. Coğrafi olarak yumuşak bir iklim ve bitki örtüsü geçişinin olması gerekiyorken, durum bunun tam tersidir. Gökfelaketi Savaşı’nın ateşleriyle yandığı için Ateş Denizi adı verilmiş olan büyük düzlük, Daerust’un birkaç gün doğusundan itibaren aniden kendini göstermeye başlar.

Asuan'lı ateş büyücüleri, 1192 yılında gerçekleşmiş olan bu önemli çarpışmada savaş alanına gökyüzünden ateşler yağdırmış, bunun sonucunda Escova'nın kırsalları üzerinde bir ufuktan diğerine uzanacak büyüklükte yangınlar başlamıştır. Bu yangınların haftalar boyunca şiddetle sürmüş olması sebebiyle, şehrin egemenliği altındaki toprakların önemli bir kısmı kavrularak küle dönüşmüş, bu bölgelerdeki verimlilik, yaşam döngüsü ve doğal denge tamamen yok olmuştur. Bu durum Escova şehrini sayısız farklı açıdan zarara uğratmış, şehrin itibarı, çekiciliği, doğal kaynakları, ekonomisi, ulaşım yolları, yatırımları, birikimleri ve tarihi eserleri de buradaki çayırlarla beraber yanıp kül olma noktasına gelmiştir. İklim, bitki örtüsü ve besin zincirinde yaşanan bu hızlı ve zoraki değişimler, sadece çevredeki insanları değil, Escova sınırları içerisinde yaşayan bütün canlıları büyük tehlikeler ile karşı karşıya bırakmıştır.

Çöl ikliminin hakim olduğu Ateş Denizi, neredeyse hiç yağış almayan, hiçbir bitkinin ve su kaynağının görülmediği, kavurucu ölçüde sıcak ve kurak olan acımasız bir coğrafyadır. Buna rağmen sıcaklık farkındaki dengesizlikten dolayı geceler genellikle soğuk geçer. Çöldeki şartlar, özellikle de bölgenin merkezine doğru yaklaşıldıkça insan ırkı için çok daha ölümcül olmaya başlar. Kum Adamlar birliği bile bu yapay çölün derinliklerine doğru yürümeyi riske etmemekte, yol haftalarca uzayacak olsa bile bu bölgenin etrafından dolaşmayı tercih etmektedirler.

Asuan Çölü
Önemli bir kısmı Escova sınırları içerisinde kalan, ve Ateş Denizi’nin imkânsızlıkları ile kıyaslandığında yaşamaya daha elverişli koşulların bulunabileceği bu çöl, Ateş Denizi’nin doğu sınırlarının etrafını geniş bir hilal gibi dolanarak batıya doğru döner. Uçları Escova savanlarına kadar uzanmakta olan bu çölde diken yığınları, kaktüs bitkileri ve sayıca az da olsa su kaynakları ve vahalar görülebilir. Yaşam şartları Ateş Denizi’ne kıyasla daha iyi görünse de buranın engin bir çöl olduğu ve doğudaki Asuan Medeniyeti’nin dış yerleşimlerine kadar uzandığı unutulmamalıdır. Çöl, su ve yiyecek kıtlığından yaşamını yitiren, veya yiyecek aramakta olan çöl canlılarına yem olan yüzlerce, belki de binlerce insanı kumları altında saklamaktadır.

Çöl Canavarları
Bir kısmı yer altında hareket edebildiği için, bir kısmı da direnç göstererek (veya şans eseri) Gökfelaketi Savaşı'nın ateşlerinden sağ kurtulabilmiş olan dev çöl canlıları, bulundukları coğrafya küle ve toza dönüşünce yiyecek bulabilmek için yeni bölgeler aramak zorunda kalmıştır. Bu durum onları insan nüfusunun yüksek olduğu topraklara kadar sürüklemiş, Escova'nın sınır köyleri ve kasabaları çok ciddi bir tehdit ile karşı karşıya kalmıştır. Çoğunluğu devasa sıcak iklim böceklerinden ve solucanlarından oluşan bu canavarlar uzun süre aç kaldıklarında tamamen kontrolden çıkmakta ve tek başlarına bir doğal afete dönüşebilmektedirler. Bu tehlikenin kontrol edilemez hâle gelmesi, idam mahkûmlarının bu yaratıkların üzerine sürgün edilmesini öneren kararların alınmasına sebep olmuştur.





Önemli Yerler

Escova’nın egemenliği altındaki topraklar, kimisi savaşlar ve kum fırtınaları tarafından yutulmuş ve unutulmuş, kimisi de hâlâ ayakta olan çok sayıda ziyaret noktasına ev sahipliği yapar. İçlerinde kasabaların, şehirlerin, hanların, kutsal yerlerin, tarihi eserlerin ve harabelerin de bulunduğu bu yerlerden başlıcaları aşağıdaki gibidir.

Daerust
Geçmiş asırlarda Karea bölgesinin zengin yerleşimlerinden ve yolcuların önemli duraklarından biriyken, Gökfelaketi Savaşı sırasında çok büyük bir tahribata uğrayarak neredeyse tamamı harap olmuş olan küçük şehirdir. Bugünkü Ateş Denizi’nin neredeyse tam sınırında durmaktadır. Yapılarının çoğunun savaşta zarar görüp yıkılması, doğal geçim kaynaklarının önemli bir bölümünün coğrafi değişimlerden dolayı yitirilmesi ve doğuya açılan kervan yollarının da savaştan sonra kullanılmaz hale gelmesi gibi sebeplerden dolayı bu şehir, savaşı takip eden yıllarda çok hızlı bir biçimde terk edilmiş ve adeta bir hayalet şehir olmuştur. Lâkin bu şehrin haritadan tamamen silinmesi durumunda çok büyük stratejik kayıpların ve lojistik imkânsızlıkların yaşanacağını bilen Vythica Muhafızları ve Kum Adamlar, bu şehri yeniden kalkındırabilmek için büyük girişimler başlatmışlardır. Ancak oraya gittiklerinde, Daerust’un Hırsızlar Loncası ve onun uzantıları tarafından çoktan işgal edilmiş olduğunu (geç de olsa) anlamışlardır. Daerust’ta yaşanmış olan yıkımı fırsat bilerek orayı derhal istila etmiş olan Hırsızlar Loncası, yeni kalesini kanunun güçlerine geri vermemek için Escova’nın şehir merkezinde büyük çaplı sorunlar yaratmış ve dikkatleri Daerust şehrinden uzakta tutmaya çalışmış, bunda da kısmen başarılı olmuştur. Daerust, savaşın izlerini günümüzde hâlâ taşımakta ve uzaktan bir harabe gibi görünmektedir. Hırsızlar Loncası’nın en etkin olduğu yerleşimlerin başında gelir. Lonca, kızıl pelerinliler ile yapılmış olan son anlaşmalardan sonra burada kendini adeta garantiye almıştır. Şehrin yaşamaya elverişli olan ve zarar görmemiş kısımları şehrin merkezinden dışarıya taşamadığı için, yerleşik nüfus eskiye göre çok daha azdır. Hâlâ kaybedilmemiş olan değerli yer altı su kaynaklarına sahip olması, çevresinde bulunmaya ve çıkarılmaya devam eden cevherler ve Escova güçlerine sağlamaya devam ettiği istihbarat ve lojistik desteği sayesinde Daerust, varlığını ve önemini sürdürmeye devam etmektedir.

Skar
Kuzey komşusu Espia’nın topraklarına giden yolda bulunan en büyük Escova yerleşimidir. Skar, Escova ve Espia gibi birbirleriyle yoğun bir ticari ilişki içerisinde olan iki şehrin tam ortasında durmaktadır. Şehrin caddeleri ve meydanları, bu konumun değerini bilen ve işlerini büyük bir titizlikle yapan yüzlerce tüccarın irili ufaklı ticarethaneleri ile doludur. Hem gemilerle, hem de kara üzerinden getirilen hemen her türlü ticari ürünün her gün yoğun miktarlarda giriş-çıkış yaptığı bu şehirde, Espia’dan ithal edilen usta işi savaş ekipmanları da büyük bir titizlikle saklanmakta ve Vythica Muhafızları tarafından korunmaktadır. Silah ve zırh üretimi konusunda benzeri görülmemiş teknikler kullanan Espia kentinden satın alınan bu ekipmanlar önce Skar’a getirilerek, buradan Escova’ya ve diğer yerleşimlere dağıtılır.

Kalzath Kalesi
Ateş Denizi’nin etki sınırları içinde kaldığı ve bölgenin artık yaşamaya elverişli olmadığı gerekçesiyle 1193 yılında terk edilmiş olan büyük ve eski bir kaledir. Yüksek tepeler üzerindeki büyük kaya temeller üzerine kurulmuştur ve oldukça korunaklıdır. Fiziksel olarak neredeyse hiç zarar görmemiş olduğu için, günümüzde bu bölgede göreve çıkmış olan askerler, yolcular veya çöl korucuları tarafından sıklıkla kullanılan bir sığınma yeridir.

Kemikler Vadisi
Asuan’ın ateş büyücülerinin gazabından kurtulmak için batıya doğru kaçmaya çalışırken bir vadide kaybolup sıkışarak alevler tarafından yutulmuş olan binlerce Escova askerinin kemiklerinin kumlar altında yatmakta olduğu vadidir. Vadi bugünkü ismini bu olaydan sonra almıştır.

Barduur Geçidi
Eski bir cüce kalesi ve yerleşimi olan Barduur’un her iki uçtan da hakim olduğu, savaş öncesi dönemlerinin önemli geçitlerinden birisidir. Barduur Kalesi ve yerleşimi savaştan sonra kavrulmuş, büyük oranda yıkılmış ve kullanılmaz hâle gelmiştir. Kale ve vadi, savaş sırasında bölgeyi terk etmemiş olan çok sayıda cüceye mezar olmuştur. Onbeşinci yüzyıl içerisinde, bölgenin ölümcül olabilen şartlarına rağmen yüzlerce hazineci, Barduur’da yattığını düşündükleri değerli madenleri, taşları ve her türlü cüce hazinesini çıkarabilmek umuduyla buraya ulaşmayı denemiştir. Bu kişilerin büyük bir bölümü orada sessizce yatmakta olan cücelere katılmış, bir kısmı ise ölümü enselerinde hissettikleri an geri dönme kararı almış ve hazine arayışından vazgeçmiştir.

Dunhir Harabeleri
Savaş öncesi dönemlere ait bir önemli bir şehir olan Dunhir, sırtını bölgedeki dağlara ve kaya yığınlarına yaslayarak göğe doğru yükselmiş olmasıyla, ve yapısı itibariyle bir benzerinin daha olmamasıyla bilinir. Konumu gereği Gökfelaketi Savaşı’ndan en çok etkilenmiş olan yerlerin başında gelir. Şehrin dış yüzü, savaşın ateşleriyle tamamen yanmış, erimiş ve parçalanmıştır. Buna rağmen Dunhir’in bir de iç yüzü, yani dağların ve kayaların içerisine yapılmış olan iç tesisleri bulunmaktadır. Bu tesisler savaşta çok az zarar görmüştür. Yer altı su kaynaklarına erişim de sağlayan bu iç tesisler günümüzde hâlâ kullanılabilir haldedir , ama pek çoğunun giriş kısımları kapanmış veya kaybolmuştur.

Dunhir Harabeleri, Escova’da büyü kullanımının yasaklanmasından sonra ölüm cezasına çarptırılan ve çöle sürgün edilen büyücülerin küçük bir kısmına ev sahipliği yapar. Bu büyücülerin varlığından haberdar olanlar onlara “Dunhir Hayaletleri” derler. Burada yerleşen ve zamanla örgütlenen bu büyücüler, Meclis’in baskısı olmadan kendi sanatlarını ilerletmektedir. Harabenin tam olarak neresinde bulundukları bilinmemektedir. Kendilerini hiç kimseye göstermezler ve kapılarını da hiç kimseye açmazlar. Bunun tek istisnası, onbeşinci yüzyılda Vythica Muhafızları ile kurdukları, yine de oldukça zayıf olan ittifaktır. Dunhir Harabeleri’ne ulaşmayı başaran bir kızıl pelerinlinin, onlarla görüşebileceği iddia edilir.
Belirli bir noktadan sonra artık geriye dönüş yoktur. İşte bu noktaya erişmek gerekir.
Franz Kafka

Kharnos

  • Hancı
  • - 19 -
  • İleti: 658
Escova - Günlük Yaşam
« YANITLA #2 : Nis 21, 2015, 13:51:41 »


Escova'da Günlük Yaşam

Kubbeler
Escova ufukta belirdiğinde, kum rengi duvarlarının içerisinde yükselen ve gün ışığını uzaklara yansıtarak göz kamaştıran devasa kubbeleriyle ziyaretçilerini selamlar. Bu kubbeler yarı saydamdır. Her bir kubbe, gece çöktüğünde farklı bir renkte, çok parlak olmayacak biçimde aydınlatılır. Gece vakti yolculuk edenler şehre uzaktan baktıklarında beyaz, kırmızı, sarı, mavi, yeşil, turuncu ve mor renklerle aydınlanmış onlarca kubbenin oluşturduğu dev bir renk örgüsü görürler. Sadece bu manzarayı görebilmek için bile Escova'ya yılda onbinlerce kişi gelir. Bu renkli ışıkların yansımaları sayesinde şehrin sokakları ve caddeleri geceleyin mistik bir hava kazanır.

Market
En büyük üstünlüklerinden birisi ticaret olan Escova şehrinin sokakları, caddeleri ve meydanları, türlü gösteriler yaparak ilgi çekmeye ve ürünlerini satmaya çalışan tezgâhtarlarla doludur. Şehirde taştan yapılar içerisine kurulmuş yüzlerce ticarethane, ayrıca çok sayıda sanat ve zanaat atölyeleri bulunur. Escova’nın her gün açık olan pazarları, hem Asuan’dan hem de Shaumrin’den getirilmekte olan egzotik ürünlerin varlığıyla zenginleşir ve renklenir. Escova’da yeterince parası olan bir kişinin, istediği her türlü ticari ürüne aynı gün içerisinde ulaşabileceği söylenir.

Liman
Escova çok eski, devasa ve teşkilatlı bir limana sahiptir. Bu liman Rhodan’dan Anroth’a, Dimnor’dan Nardor'a kadar uzanan çok geniş ve karışık bir ticaret haritasının içerisinde bulunur. Gemiler dolusu ürün her gün bu liman üzerinden giriş-çıkış yapmaktadır. Özellikle Shaumrin ile yapılan ticari faaliyetler o kadar yoğun ve gündeliktir ki, boğazı geçmek isteyen başka gemilerin bazen bu trafiğin azalmasını beklemek zorunda kaldıklarına rastlanabilir. Boğazda karşılıklı konumlanmış olan bu iki şehir arasındaki yoğun gemi trafiği, çok sayıda kaçağın iki yönlü olarak kıta değiştirmesine de olanak vermektedir.

Toplum
Escova, daha iyi bir yaşam için çevredeki şehirlerden buraya göç etmiş olan insan gruplarını da içerisine alan karmaşık bir etnik yapıya sahiptir. Escova’da yaşıyor olmak, Escova’lı olmak demektir. Fakat Escova’da yaşıyor olmak herkesle aynı potada erimek değil, bireysel olarak daha çok parlama imkanına sahip olmak demektir. Bazı istisna grupların marjinal fikirleri ve uygulamaları sayılmazsa, şehirde dil, inanç, ırk ve sınıf farkı gözetilmez. Şehir sakinleri, bu bölgede yaşanan bütün olumsuzluklara, ve Meclis’in sert tutumu ve yaptırımlarına rağmen birlik içerisinde yaşamayı bilmiştir. Escova’lılar yardımsever, sıcakkanlı ve misafirperver olarak bilinirler.  Escova’ya gelen bir yabancı, bir hana veya kervansaraya gitmek yerine bir esnafın kapısını çalarsa sofraya buyur edilir, sofrada takındığı adaba göre de ya yemekten sonra dostça uğurlanır, ya da tanrı misafiri olarak konaklamasına izin verilir.

İnanç
Escova, büyük ve tek bir inanç sisteminin etkisi altında kalmış bir şehir değildir. Escova üzerindeki en büyük toplumsal etki, sadece ve sadece Kubbe’den ve Meclis’ten kaynaklanmaktadır. Refah düzeyi yüksek bir ticaret kenti olan Escova’da bir işte çalışmak ve para kazanmak, bir tapınağa gidip dua etmekten daha önemli görülür. Felsefe ve fen bilimleri, dini öğretilerden daha çok ilgi görür. Yine de şehrin belli başlı bölgelerinde, her türden inanca ev sahipliği yapan küçük boyutlu tapınaklar mevcuttur.

Güç Grupları
Escova şehri, bazıları Meclis için çalışan, bazıları da bağımsız olan pek çok farklı siyasi gruba, loncaya ve sivil toplum örgütüne ev sahipliği yapmaktadır. Bu gruplar, şehirde vuku bulan siyasi ve toplumsal olaylarda sık sık kendilerini gösterirler. Tansiyonun arttığı bazı dönemlerde şehir adeta fokurdayan bir kazanı andırır. Özellikle Meclis’in protesto edildiği gösteriler Escova’nın olmazsa olmazıdır. Eski dönemlerde böyle gösterilere çok sert cevaplar vermiş olan Meclis’in bu tutumu, Vythica Muhafızları’nın son zamanlarda artmakta olan gücü ve etkisi çerçevesinde biraz daha durgunlaşmıştır.
Belirli bir noktadan sonra artık geriye dönüş yoktur. İşte bu noktaya erişmek gerekir.
Franz Kafka