Gönderen Konu: İyisiyle Kötüsüyle Osmanlı Devleti  (Okunma sayısı 3590 defa)

CalahanRedSky

  • Ortak
  • - 4 -
  • İleti: 88
İyisiyle Kötüsüyle Osmanlı Devleti
« : Ara 14, 2009, 18:48:15 »
Bu konu gerçekten önemli diye düşünmeye başladım. Lütfen Osmanlı'ya bakış açınızı ve sizin için neyi anlattığını sebepleriyle birlikte bu başlık altına yazabilir misiniz? En kısa zamanda ben de bakış açımı sunacağım...
Ideas never die!

Vetrinus

  • Yolcu
  • - 7 -
  • İleti: 172
Ynt: İyisiyle Kötüsüyle Osmanlı Devleti
« YANITLA #1 : Ara 15, 2009, 15:26:19 »
Kapatılan kronoloji başlığı altına ben bir takım şeyler yazmıştım ve bir de soru sormuştum. Malesef yazdıklarımda, sorumda havada kalmış :(
J'alre

ZulkhiR

  • Ortak
  • - 7 -
  • İleti: 166
Ynt: İyisiyle Kötüsüyle Osmanlı Devleti
« YANITLA #2 : Ara 15, 2009, 15:29:34 »
Padişahlık sistemi ile yönetilen Osmanlı imparatorluğu'na istinat edilecek herşey bence Osmanlı'ya değil o dönemin padişahına yapılmalı. İyisi de kötüsü de her padişah aynı yönetim anlayışında olmamıştır çünkü ;)
The Professional
Doderic Cotton

Vetrinus

  • Yolcu
  • - 7 -
  • İleti: 172
Ynt: İyisiyle Kötüsüyle Osmanlı Devleti
« YANITLA #3 : Ara 16, 2009, 15:05:54 »
İlginç. Ben bu farkları öğrenmek istiyorum müsadenizle.
J'alre

CalahanRedSky

  • Ortak
  • - 4 -
  • İleti: 88
Ynt: İyisiyle Kötüsüyle Osmanlı Devleti
« YANITLA #4 : Ara 16, 2009, 23:17:37 »
Osmanlı Devleti'nde belirli bir parti veya görüş mantığı haliyle bulunmamaktaydı. Sonuçta ülke divan-ı hümayûn sayılmazsa padişah tarafından yönetilmekteydi. Bundan dolayıdır ki padişahların siyasi anlayışlarına göre Osmanlı Devleti bir takım manevralar yapmış; siyasi duruşunda keskin değişikliklerin olduğu dönemler gözlemlenmiştir. Bu durum pek tabii dönemin getirdikleriyle de ilişkilir. Fakat Osmanlı Devleti'nde IV. Murat gibi istediği yönetimi dikte eden padişahlar da olmuştur; II. Abdülhamit gibi halkçı bir tutum izleyen padişahlar da hüküm sürmüşlerdir.
 
Zulkhir arkadaşımın dediğine kısmî de olsa katılıyorum. Bunun en büyük nedeni ise tarihe önyargı ile bakılamayacağı gerçeğinden kaynaklanmaktadır. Bizler Osmanlı Devleti'nin başarı veya başarısızlıklarını sadece bir Türk devleti olduğu için araştırmamalıyız. Osmanlı Devleti zamanın Bizans Devleti gibi veya geçmişteki Mısır medeniyeti gibi döneme damgasını vurmuş bir devlet olduğu için araştırmalıyız.
 
Gel gelelim benim görüşlerime. Ben Osmanlı sempatizanı veya antisempatizanı bir insan değilim arkadaşlar. Olabildiğince tarafsızım bu konuda. Çünkü Osmanlı ile paylaştığım herhangi bir değerin olduğu düşüncesinde değilim. Diyeceğim şudur ki; Osmanlı Devleti günümüz Amerikası konumunda uzun bir dönem yaşamıştır. Ondan çok daha başarılı olduğunu söyleyebiliriz elbette ki. Siyasi yönetimi benim tasvip ettiğim bir tarz olmasa bile bir çok başarılı hükümdarın başa geçtiğini söylemeden edemeyiz. Bunların içinde II. Mehmet gibi deha sayılabilecek insanların olduğu da bir gerçektir ama şunu eklemeden edemeyeceğim ki Osmanlı Devleti ve Osmanlı Devleti'nin başına geçmiş padişahların bir çoğu savaşçıdır ve bu yüzden ilk amaç her zaman fetih olmuştur. Belirli bir coğrafyaya sahip olabilmek için insanların öldürülmesi katliamdan ileri birşey değildir. Tabii ki belirli bölgeler Osmanlı himayesine girmek istediklerini bildirip savaşsız bir şekilde bu devlete katılmışlardır ama bu çok küçük bir azınlığı kapsamaktadır. Fetihlerin asıl nedeni ülke ekonomisinin buradan gelen hazineye dayalı olmasından kaynaklanmaktadır. Yani Osmanlı her ne kadar önemli bilim adamları yetiştirmiş olsa da aslında ekonomisini bilim ve teknolojinin üzerine kurmak yerine savaşlar üzerine kurmuş bir devlettir. Bundan dolayıdır ki sınırları güçlü devletlere dayandığı zamana kadar gelişebilmiştir ve savaşların yerini teknoloji aldığı dönemde bundan dolayı geri kalmış ve yıkılmıştır. Demek istediğim Osmanlı Devleti'nin yıkılmasındaki en büyük etken seçmiş olduğu yoldur. Bu yüzden dünya Türklere barbar sıfatını kullanmaktadır. (Bunu kesinlikle kabul etmediğimi belirtmek isterim.)
   
Sonuç olarak düşünecek olursak geçmişte kalmış bir devlettir Osmanlı. Büyük başarılara imza atmıştır kesinlikle ve bunların en büyüğü de hala dünyanın en önemli şehri olan İstanbul'u fethetmesidir. Stratejik olarak çok önemli bir yerde bulunmakla birlikte dünyanın en uzun süre metropolü olan bir şehirden bahsetmekteyiz! Bunun yanı sıra haksız savaşları ve istilalarıyla pek de hoşnut olmadığım bir devlettir Osmanlı.
   
Önemli bir not: Burada sadece kendi görüşlerimizi söylüyoruz. Lütfen siyasi bir çekişme içine girmeyelim. Teşekkürler...

Gel gelelim Vetrinus arkadaşımızın sorusuna. Osmanlı Devleti'nde sarayda Osmanlıca konuşuluyordu kardeşim. Bunu en basit anlayabileceğin yer ise dönemin kasideleridir. Bunlar lisede işlemiş olduğumuz divan edebiyatının bir tarzını oluşturmaktalar. Eğer birileri başka birşey söylemişse veya bir yerde birşey okumuşsan inanmamanı söylerim. İstersen dönemin yazılmış dilekçelerini veya buna benzer şeyleri araştırabilirsin. Osmanlı Devleti'nin dili Osmanlıca'ydı ve bu da Arapça ve Farsça'dan çok fazla kelime almış olan Türkçe'ydi. Dilbilgisi olarak kullandığımız Türkçe'den herhangi bir farkı yoktur. Biz Osmanlıca'yı değiştirmedik. Sadece kullandığımız alfabeyi değiştirdik ve bu zamanla Türkçe'nin ses değişimlerine uğramasına neden oldu.
   
Diyeceklerim bu kadardır. Teşekkür ederim.
Ideas never die!

Vetrinus

  • Yolcu
  • - 7 -
  • İleti: 172
Ynt: İyisiyle Kötüsüyle Osmanlı Devleti
« YANITLA #5 : Ara 18, 2009, 10:52:32 »
Bu objektif yorumun için teşekkür ederim Calahan. Yazdığın yazının geniş bir yorumunu yapacağım Salı gününden sonra. (Ara tatile giriyorum ve proje hazırlamaktayım) Osmanlı Hanedanlığı saray içinde (özellikle sultan Yavuz Selim döneminde ağırlıklı olarak) Farsça konuşuyordu. Sen de bunu bir araştır, kulak ardı etme. Salı'dan sonra uzun uzun tartışırız, sevgiler :)
J'alre

ZulkhiR

  • Ortak
  • - 7 -
  • İleti: 166
Ynt: İyisiyle Kötüsüyle Osmanlı Devleti
« YANITLA #6 : Ara 18, 2009, 11:36:06 »
peki evrim bunun kaynagınıda bizimle paylaşırmısın??
The Professional
Doderic Cotton

Elwynd

  • Yolcu
  • - 2 -
  • İleti: 34
Ynt: İyisiyle Kötüsüyle Osmanlı Devleti
« YANITLA #7 : Ara 18, 2009, 18:09:37 »
Keşke benim de tatilim olsa da ben de araştırsam :)
Neyse artık sizin araştırmalarınıza ve yazacaklarınıza güveniyorum :)
SK

Vetrinus

  • Yolcu
  • - 7 -
  • İleti: 172
Ynt: İyisiyle Kötüsüyle Osmanlı Devleti
« YANITLA #8 : Ara 19, 2009, 18:22:03 »
Salı gününden sonra Zulkhir :)
J'alre

ZulkhiR

  • Ortak
  • - 7 -
  • İleti: 166
Ynt: İyisiyle Kötüsüyle Osmanlı Devleti
« YANITLA #9 : Ara 19, 2009, 18:59:13 »
Niye Salı gününden sonra mı ögreneceksin hangi kaynaktan oldugunu? ;D
The Professional
Doderic Cotton

Alois

  • Tayfa
  • - 4 -
  • İleti: 86
Ynt: İyisiyle Kötüsüyle Osmanlı Devleti
« YANITLA #10 : Ara 20, 2010, 16:11:42 »
Selamlar...
Ben Ufak bir bilgi paylaşmak istedim.
Devletin kurucusu ve Osmanlı Hanedanının atası olan Osman Gazi, Oğuzların Bozok kolunun Kayı boyundandır. Devlet, Bilecik ilinin Söğüt ilçesinde kurulmuştur. Osmanlı Devleti'nin bağımsız bir devlet olarak tarih sahnesine çıkması 1289 yılında olmuştur. Buna karşın Prof. Dr. Halil İnalcık, Osmanlı Devleti'nin 1299'da Söğüt'te değil 1302'de Yalova'da Bizans'a karşı yaptığı Bafeus Savaşı sonrasında devlet niteliğini kazandığını iddia etmiştir, Osmanlı İmparatorluğu'nun Yalova'da kurulduğu iddiasına Yalova Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Niyazi Eruslu da destek vermiştir. İstanbul ile sınırlı bir şehir devletine dönüşmüş olan Bizans İmparatorluğu'nu yıkmış, bazı tarihçilere göre bu Yeni Çağ'ı başlatan olay olmuştur. Osmanlı İmparatorluğu gücünün doruğunda olduğu 16. ve 17. yüzyıllarda üç kıtaya yayılmış ve Güneydoğu Avrupa, Orta Doğu ve Kuzey Afrika'nın büyük bölümünü egemenliği altında tutmuştur. Ülkenin sınırları batıda Cebelitarık Boğazı (ve 1553'te Fas kıyıları'na, doğuda Hazar Denizi ve Basra Körfezi'ne, kuzeyde Avusturya, Macaristan ve Ukrayna'nın bir bölümüne ve güneyde Sudan, Eritre, Somali ve Yemen'e uzanmaktaydı. Osmanlı İmparatorluğu 29 eyaletten ve vergiye bağlanmış Boğdan, Erdel ve Eflak prensliklerinden oluşmaktaydı. Devlet zaman zaman denizaşırı topraklarda da söz sahibi olmuştur. Atlantik Okyanusu'ndaki kısa süreli toprak kazanımları Lanzarote (1585), Madeira (1617), Vestmannaeyjar (1627) ve Lundy[15] (1655) bu duruma örnek olarak gösterilebilir.
Devlet altı yüzyıl boyunca Doğu dünyası ile Batı dünyası arasında bir köprü işlevi görmüştür. Hakimiyeti altında bulunan topraklarda yaşayan halklar zaman zaman, toplu ya da yerel ayaklanmalar ile Osmanlı iktidarına karşı çıkmışlardır. Genel olarak din, dil ve ırk ayrımından uzak durduğu için yüzyıllarca birçok devleti ve milleti hakimiyeti altında tutmayı başarmıştır. Osmanlı İmparatorluğu, eski Türk örf ve adetlerinin ve İslam kültürünün yükümlülüklerinin doğrultusunda bir yönetim şekli belirlemiştir.
DOLDUR HANCI

Vetrinus

  • Yolcu
  • - 7 -
  • İleti: 172
Ynt: İyisiyle Kötüsüyle Osmanlı Devleti
« YANITLA #11 : Ara 20, 2010, 19:15:01 »
Merhaba Alois,
öncelikle bilgi paylaşımın için teşekkür ederim. Katılmadığım bazı noktalar var, yazından hareketle bunları paylaşmak istiyorum.
"Devlet yüzyıllar boyunca doğu dünyasıyla batı dünyası arasında bir köprü olmuştur." Buna kesinlikle katılmıyorum, tam tersine Osmanlı imparatorluğu batıyla hiçbir zaman ilgilenmemiştir. Bütün avrupayı alt üst eden reform hareketiyle ilgili Osmanlı'nın bildiği "bir papaz çıktı isyan etti, cezalandırıldı" olmuştur. 1720 yılına kadar Osmanlı avrupada neler olduğunu umursamadı. Ki batıya bizden daha uzak olan İran Şah Abbas döneminde İsfahan başkent olurken mimari anlamda İran "rönesansını" yaşamıştır bir nevi. Çünkü avrupayla ticari ve diplomatik ilişkileri gayet iyidir o dönemde. 1683'den sonra sürekli yeniliyor Osmanlı Habsburg'lara. Ve canlarına tak ettiği için 1720 yılında 28 Çelebi Mehmet Efendi'yi Fransa'ya elçi olarak gönderiyorlar. Bu avrupada neler oluyor, neden sürekli yeniliyoruz diye. Fransa'ya yollamasının nedeni ise Habsburg'lar Fransa'nın da düşmanı çünkü. Osmanlı uzun yıllar din, dil, ırk ayrımı yapmamıştır evet çünkü öyle bir kavram yoktur. Millet diye bir kavram yoktur Fransız ihtilaline kadar. Türkiye'nin Doğusu'nda Kürtler özerk yaşamışlardır uzunca bir süre. Vergi devletidir Osmanlı. Dil, ırk kavramı Atatürk'e kadar yoktur zaten. Atatürk İmparatorluğun modern kısmından Rumeli'den, en modern şehrinden Selanik'ten gelmektedir. Fransızca eğitim almış, Avrupa tarihini okumuş, Remran'ı biliyor, onun ulus bağ kavramını biliyor, balkan ülkelerinin bağımsızlıklarını ulusal devlet kuruluşlarını biliyor. Ve Türkiye Cumhuriyeti'ni kurarkende Ulus devletini model olarak alıyor. O zaman dil, ırk ayrımı ortaya çıkıyor. Türk'lük o zaman ortaya çıkıyor, o zamana kadar böyle bir kavram yok. Osmanlı'da millet yok çünkü ümmet var.
Soruma gelince "Osmanlı'lar eski Türk örf ve adetlerinin..." bu eski Türk örf ve adetleri cümlesini açar mısın? Neler bunlar?
J'alre

Ryle

  • Tayfa
  • - 6 -
  • İleti: 130
  • Ryle`
Ynt: İyisiyle Kötüsüyle Osmanlı Devleti
« YANITLA #12 : Ara 20, 2010, 23:01:31 »
Vetrinus, yorumlarının çoğuna katılıyorum. Bunlar zaten doğru bilgiler. Alois arkadaşımızın "köprü" diye hitap etmesi büyük bir ihtimalle coğrafi konumu bakımından olabilir diye düşünüyorum. Yoksa dediğin gibi Osmanlı devleti 1720 yılına kadar batıya sırtını , doğuya ise yüzünü dönmüştür.

Saygılar.
Terazinin iki tarafında kimin durdugunun önemi yoktur, önemli olan kefeyi tutan demir.

Vetrinus

  • Yolcu
  • - 7 -
  • İleti: 172
Ynt: İyisiyle Kötüsüyle Osmanlı Devleti
« YANITLA #13 : Ara 20, 2010, 23:16:47 »
Doğuya da dönmemiş yüzünü. İran'la, Mısır'la ilişkilerini incele anlarsın.
J'alre

ZulkhiR

  • Ortak
  • - 7 -
  • İleti: 166
Ynt: İyisiyle Kötüsüyle Osmanlı Devleti
« YANITLA #14 : Ara 21, 2010, 10:44:37 »
Ben daha öncede belirtiğim gibi yine belirteceğim; Osmanlı'daki her suç devlete değil dönem padişahına yapılmalı unutulmamalıdır ki her padişah değişik yönetim tarzları göstermiştir. Bunların en büyüğü ve güzeli Fatih Sultan Mehmet'tir. Halen günümüzde bile örnek alınması gereken bir adaletle yönetmiştir, İstanbul'u almak için Bizans hapisanelerinden top ustası kaçırmıştır ki bu top ustası yabancıdır din, dil, ırk ayırt etmeden herkesin huzur içinde yaşamasını sağlamıştır ve Fatih gibi başka padişahlarda vardır tam zıttı olanlarda vardır. Din elden gidiyor falan diye etrafında dolanan dalkavuklara inanıp bütün kapılarını kapatan padişahlarda olmuştur elbet ama o kadar kusur kadı kızındada olur diye düşünüyorum.
The Professional
Doderic Cotton

Alois

  • Tayfa
  • - 4 -
  • İleti: 86
Ynt: İyisiyle Kötüsüyle Osmanlı Devleti
« YANITLA #15 : Ara 21, 2010, 11:59:00 »
Rica ederim Vetrinus...
Ben bu bilgileri kafamdan yazmadım :) Yani bakındım ve Nette bu bilgiyi paylaşmışlar okudum ve bu bilgiden yararlanılır dıye dusundum ve verdıgın bılgı ve bılgıler ıcınde Ryle'Zulkhırede tessekur ederım.
Hee vetrinus yazdıgıma katılmıyosan çek kılıcını :) (şaka )

Saygılar ...
DOLDUR HANCI

Vetrinus

  • Yolcu
  • - 7 -
  • İleti: 172
Ynt: İyisiyle Kötüsüyle Osmanlı Devleti
« YANITLA #16 : Ara 21, 2010, 12:40:32 »
Sağol Zulkhir, verdiğin Fatih örneğiyle o dönemi biraz olsun anlatabilmem için pas vermiş oldun bana. Ben de bir şeyin altını çizmek istiyorum, burada suçlama değil, analiz yapmaya çalışıyoruz sadece. Hangi milletten olursa olsun, eğer iktidar sahibi olmak istiyorsan ki Roma, Osmanlı kadar büyük olacaksan can yakarsın. Bu "olan"dır "reality" biz ne dersek diyelim değişmez. Bir de arzuladığımız doğru vardır "truth." Fatih İstanbul'u fethetmiştir, bu reality'dir. Fatih Osmanlı'nın en büyük hükümdarıdır bu da truth'tur. Tarih her zaman reality üzerinden hareket eder.
Gelelim Fatih Sultan Mehmet'e. Kaçırdığı top ustası yabancıdır, burada yabancı olup olmamasından daha önemli olan şey Fatih için, onun "top ustası" olmasıdır. Bu reality'dir. Ayasofya klisedir, bu reality, onun camiye çevrilmesi truth'tur. Bu örnekleri uzun uzadıya veriyorum çünkü "reality ve truth" kavramı çok önemlidir ve daima birbirine karıştırılır. Fatih'in döneminde din elden gidiyor diye bir kaygı olamaz, ne kadar müslüman olsa da ülke yönetiminde hanedanlık daha önemlidir o dönemde çünkü halifelik hanedanlığa geçmemiştir daha. Mesela Yavuz Selim'in halifeliği alması iyi bir truth örneğidir.
Fatih herkesin huzur içinde yaşamasını sağlamıştır hatta İstanbul'u aldıktan sonra şehri dört parçaya bölmüştür (tarihte bütün şehirler dört parçaya bölünür ama bölge olarak buna tek istisna Venedik'tir 6 parçaya bölünmüş bir şehirdir orası) ama Fatih 4 bölge olarak değil, 4 farklı halk olarak bölmüştür. Mesela İstanbul'un alınmasından sonra nüfus 50 bin kişiyse, 10 bin Ermeni, 5 bin Türk, 20 bin Rum, 15 bin Yahudi varsa, bunların hepsinin sayısını 15'er bin olacak şekilde ayarlama yapmıştır ve bu önemli bir politikadır.
Şeriata değil koşullara uygun hareket etmiştir Fatih. Ayasofya'dan sonra başka bir dine ait hiçbir ibadethanenin camiye çevrilmemesini vasiyet etmiştir, torunları uymamıştır bu vasiyete o ayrı bir konu. Ayasofya'yı neden cami yapmıştır öyleyse diyebilirsiniz. Ayasofya gücün sembolüdür.
Bilgilerim yettiğince anlatmaya çalışıyorum, muhakeme yaparak, fikir yürüterek. Aramızda bu konularda çok daha bilgili olan, İlker, Serhat, Emre, Sezgin gibi arkadaşlar var. Yanıldığım noktalar olabilir, düzeltirlerse bahtiyar olurum. Lütfen bildiklerinizi esirgemeyin bizlerden.
Sevgiler.   
J'alre

Vetrinus

  • Yolcu
  • - 7 -
  • İleti: 172
Ynt: İyisiyle Kötüsüyle Osmanlı Devleti
« YANITLA #17 : Ara 21, 2010, 12:44:09 »
Ben rica ederim Alois,
internetteki bilgilere her zaman güvenme hele bu tarz konularda.
Biz geçen gün mesela İlker'le beraber, Ayasofya'yla ilgili bir "makale" gördük internet sitesinin birinde
fantastik ötesi bir yazıydı.
"Türk örf ve adetleri" kısmına kısmen katılmıyorum o çok karmaşık bir konu çünkü.
Kılıç taşımıyorum :)
J'alre

ZulkhiR

  • Ortak
  • - 7 -
  • İleti: 166
Ynt: İyisiyle Kötüsüyle Osmanlı Devleti
« YANITLA #18 : Ara 21, 2010, 13:14:56 »
Teşekkür ederim Vetrinus bilgilerin için sağol ama ben Ayasofya'nın camiye dönüştürülmesini yanlış bulmuyorum. Zaten sen de bulmuyorsun sanırım, dediğin gibi gücün simgesi ve böyle bir fetihten sonrada bunu yapması bence çok doğal.
The Professional
Doderic Cotton

Vetrinus

  • Yolcu
  • - 7 -
  • İleti: 172
Ynt: İyisiyle Kötüsüyle Osmanlı Devleti
« YANITLA #19 : Ara 21, 2010, 13:23:07 »
Yanlış bulup bulmamamız bir şey değiştirmez, kendi kişisel fikrimi sorarsan son derece yanlış buluyorum. Olur ya şimdi feth etse bizi ingilizler, Süleymaniye'yi kiliseye çevirseler? Benim adımı Richard yapsalar? Reality ve Truth değişir mi? Değişmez. Fatih Ayasofya'yı çevirdi ama ötekilerin çevrilmesini istemedi bu çelişkiden yaptığım çıkarsamadan yola çıkarak söyledim asıl maksadının güç olduğunu. Doğru ya da yanlış bulmak tamamen öznel bir şeydir. Ve öznel olan her şey gibi saygı duyulması gerekir.
J'alre

 

accordion-centenary