Kubbeler şehrinin eski pazarında olağan bir öğle saatiydi. Şehrin daha işlek ve muhtemelen yeni inşa edilmiş alış-veriş meydanlarında boy gösteremeyen, veya bir sebepten dolayı oralarda iş yapmak istemeyen tüccarların tercihi olan bu tarihî cadde, her zaman olduğu gibi yine insandan geçilmiyordu. Ceplerinde en az üç-beş altın olan tüm Escova'lılar; ana caddeyi, ara sokakları ve tezgah önlerini damarlara hücum eden kan misali doldurmuşlardı.
Şehirdeki yüzlerce, hatta binlerce buçukluktan birisi daha insanların ayakları altından akıp gitti. Bir meyve tezgahının altından geçerek soldaki bir sokağa döndü, tam o sırada neredeyse bir el arabasıyla çarpışacaktı. Çevik bir hareketle onu atlattı, sonra burnuna baharat kokularının dolduğu bu sokağı da geride bırakarak sağdaki dar bir aralığa girdi. Şimdi pek ışık almayan birkaç kapı önünü daha geçecek, aşağı yukarı elli adım sonra da "11" numaralı bir levhaya sahip olan eski bir kapıya ulaşacaktı. Raguel'in zımbırtı dükkanına...
Metalik kokuların birbirine karıştığı bu loş işletme gerçekten de bir ıvır-zıvır deryasıydı. Dükkan ince bir koridor misali arkalara doğru uzanıyordu. Yüksek tavanı yüzlerce, hatta binlerce küçük çekmece tarafından taşınıyor gibiydi. İçeride doğru düzgün hareket edemezdiniz, çünkü ürün parçalarının oluşturduğu yığınlar her yerdeydi. Yılların birikimi olan bu tuhaf dükkanda bilinen her türlü aygıtın örnekleri, hiç olmazsa birer-ikişer parçası mutlaka bulunurdu.
Dükkanın arka tarafından gelen tıkırtı ve çatırtılara bakılırsa, Raguel tamirat tezgahının başındaydı. İçeride hiç müşteri yoktu. Buçukluk, eski ve kararmış tel yığınlarının arasından aceleyle geçerek arka odaya, en az dükkan kadar pasaklı görünen adamın çalıştığı kısma ulaştı. Hızlı bir selam verdi.
"Hey!"
Küçük adamı daha önceden fark etmemiş olan dükkan sahibi irkilerek döndü. Kapıda kimseyi göremeyince önce şaşırır gibi oldu, ama sonra bakışlarını yere doğru indirdi.
"Doderic! Hoş geldin dostum."
Zımbırtı ustası paydos vakti gelmişçesine, elindeki aletleri olduğu gibi bırakarak kalktı. Sonra odanın belirli bir köşesine doğru yöneldi. Bu arada da misafiriyle sohbete girişti:
"Şu tezgâhtaki merceklerin ve teneke yığınının gemicilikte kullanılan bir seyir aleti olması gerekiyordu, ama başına her ne geldiyse otuz-kırk parçaya ayrılmış."
Adam şimdi köşedeki bir panoda asılı anahtarların arasında parmaklarını gezdiriyor, her birine dikkatle bakıyordu. "Böyle deha ürünü bir aygıtı bu hâle getirebilmeyi insanlıkla, medeniyetle bağdaştıramıyorum. Şuna baksana.". Gözlerini anahtarlardan ayırmadan, bir eliyle tezgâhı işaret ediyordu. "Böyle sağlam bir malzeme nasıl bu hâle gelebilir? Sence ona kim, ne yapmış olabilir?" Kaşları çatılmış Raguel aradığı anahtarı çabucak buldu ve döndü. "Beni izle küçük adam."
Buçukluk dükkanın arka kapısına doğru dükkan sahibini izledi. Rahatça konuşabilecekleri bir yer bulabilmek için hiçbir yere cephesi olmayan bina aralıklarından geçecek, karanlık ve tozlu merdivenlerden inecek, üstlerine de en az birkaç kapı kilitleyeceklerdi.
* * *
Şehrin derinliklerindeki zifiri karanlık odada bir mum yandı. İçeride yalnızca bir masa, iki sandalye, iki de adam vardı. Pazarda zımbırtı ustası olarak bilinen kişi, masadaki zayıf ışığın haresine doğru eğildi.
"Anlatacağım şeyleri ne kadar az not edersen, şansını da o kadar artırırsın Doderic. O yüzden beni iyi dinle ve duyacaklarını iyice ezberle."
Raguel devam etmeden önce arkasına yaslandı ve yüzünü yeniden gölgelere boyadı.
"Başındaki beladan kurtulmak isteyen birinin gelebileceği en doğru yere, yani bize geldin. Bu sana tüm servetine mâl oldu, ama buna değeceğini göreceksin. Yıllar geçtikçe ve sen yaşamın zevklerini tatmaya devam ettikçe, bugün satın aldığın şeyin ne kadar kıymetli olduğunu git gide daha iyi anlayacaksın. Kuruluşumuz seninle ilgili tüm ayarlamaları yaptı."
"Bugünün akşamında, yeni pazar meydanından bir araba kalkacak. Siyahî bir sürücü tarafından idare edilen, kırmızı tenteli, kocaman tekerlekleri olan bir araba. Sürücünün adı Ashar. Bu adama kendini "Ander Goodbarrel" olarak tanıtacaksın. Bunu sakın unutma: "Ander Goodbarrel". Seni sorgusuz sualsiz arabaya alacak ve gizleyecektir. Çıkış yolu üzerinde geçeceğiniz kapıların hiçbirinde teftiş edilmeyeceksiniz. Bu yüzden bu arabayı kaçırmamalısın Doderic."
"Araba seni Skar yolu üzerindeki gizli bir koya götürecek. Seni orada bıraktıktan sonra da yoluna devam edecek. Bu koyda "Avellis" adlı eski ama sağlam bir gemi seni bekliyor olacak. Geminin kaptanına da kendini aynı isimle tanıttığında, güverteye çıkmana izin verecekler. Unutma: Ander Goodbarrel."
"Nardor'a ulaştığında gemiden ineceksin. İskeleden ayrıldığın andan itibaren artık Merric Osborn'sun. Bu ismi de sakın aklından çıkarma."
Zımbırtı ustası, buçukluğun yolculuğunun devamının nasıl gelişeceğini de detaylarıyla anlatmaya koyuldu. Görünen o ki, Doderic'in öncelikle Nardor'daki bir tavernada Inilius Narteroth adlı bir yarı-elf ile buluşması gerekiyordu. Bu kişi kendisinin yol arkadaşı olacaktı ve yolculuğun nasıl devam edeceğine o karar verecekti.
"Inilius, "Nindrol" adıyla seyahat eden bir dostumuz. Gerçek Nindrol ise Kaldia kralının önümüzdeki günlerde huzuruna beklediği bir isim. Kendisi pek de önemli olmayan bir diplomatik görevde bulunuyor."
Raguel bir an için durdu. Ceketinin üzerinde gezinen bir böceğin farkına varmıştı. Onu eline aldı.
"Inilius senin gerçek kimliğini biliyor. Ama onun yanında bir süre daha Merric olmaya devam edeceksin. Onca yolu Nindrol ve Merric olarak yürüyeceksiniz. Inilius'un taşıdığı bir mahfazanın içinde kimlik belgeleriniz, diplomatik görevinizi ilan eden mühürlü dökümanlar ve Kaldia kralına verilmesi gereken bazı şeyler bulunuyor. Yolda bir sorun yaşayacağınızı sanmıyorum. Bir hata yapmazsanız Meclis'in uşakları sizi tespit edemez. Ve hiçbir Indar ya da Palria vatandaşı, Vyleath'tan geldiğini söyleyen ve diplomatik bir görevde olduğunu ispatlayan bir Elf'i durdurmaz."
Raguel böceği ne yapacağına karar vermişti. Onu karanlığa fırlattı.
"Yol arkadaşın seni, kuzey topraklarında bulunan ama şu anda benim de bilmediğim gizli bir buluşma noktasına götürecek. Orada gerçek Nindrol ve gerçek Merric Osborn ile buluşacaksınız. Elinizdeki döküman mahfazasını bu kişilere teslim ederek, Nindrol ve Merric isimlerini de artık arkanızda bırakacaksınız..."
Sonra da ekledi: "...tabii gerçek Merric başını bir belaya sokmaksızın buluşma yerine gelebilirse!".
Raguel huylanmışa benziyordu. Ceketindeki ve pantolonundaki muhtemel böcekleri aramaya başlamış gibiydi. Kaşınmaya ve histerik bir şekilde ceketinin üstünü silkelemeye başladı.
"İki elçinin yolunu onlar yerine yürüyecek, bu sayede kontrol noktalarından rahatça geçeceksiniz. Nindrol ve Merric'le buluşup devir teslimi gerçekleştirdiğinizde de, ardınızda bıraktığınız yollarda hiç yürümemiş, kuzey topraklarında da hiç varolmamış olacaksınız. Ta ki onlardan ayrılıp da yeniden tek başınıza kalıncaya kadar. Yolunuzun o noktadan sonrasını tamamen kendi imkanlarınızla ve çabalarınızla geçmeniz gerekiyor. Bizim kollarımız oralara malesef uzanamıyor, dostum."
Ivır-zıvırcı hışımla ayağa kalktı, oturduğu sandalyeyi eline aldı ve yerdeki böceklerin üstüne üstüne vurmaya başladı. Bunu yaparken de böceklere ipe sapa gelmez tehditler savurdu.
"Riag Verhaal... Sakın unutma Doderic. Bu ismi sakın unutayım deme. Soğuk hudutların ardında bu isimle anılan bir yer var. Yol arkadaşınla birlikte, ne pahasına olursa olsun oraya ulaşmalısınız. Meclis'in uşakları sizi tespit edemez demiştim, ama Meclis'in kendisi hâlâ edebilir."
Böceklerle şimdilik işi bitmiş gibi görünen Raguel, sandalyeyi yerine koyarak yeniden oturdu.
"Üzerine yaptıkları büyüyü sadece Riag Verhaal'dakiler bozabilir, Doderic. Sadece onlar... Aksi hâlde Meclis'in nefesi hep ensende olacak. İstedikleri zaman yerini tespit edebilir, senin peşine uşaklarını takabilirler. Sen onlar için çok büyük bir sorun olmayabilirsin, dostum. Belki de bir süreliğine seni önemsemeyecek, ya da imkanlarının pek azını seferber edecekler... Ama şunu bil ki, suçlu olarak ilan ettikleri hiç kimseyi unutmazlar. Kaçmayı başardığını bir kez öğrendiklerinde, sonu gelmez bir kovalamaca da başlamış olur. Ya onlar seni yakalamadan evvel Riag Verhaal'a varırsın, ya da..." Raguel cümlenin devamını getirmemeyi seçti.
"Inilius'un yoldaşlığından yana da hiçbir şüphen olmasın. Kendisi zamanında başını beladan kurtardığımız, bize vefa borcu olan, yetenekli ve sevdiğimiz bir arkadaşımız. Diyarların önemli sırlarının saklandığı bir mekana yolculuk etmekten bahsediyoruz. Orayı ziyaret etmenin sağlayacağı kazançların yanında, yolun zorlukları nedir ki?"
Zımbırtı ustası yeniden ayağa kalktı ve dostane bir şekilde elini uzattı. Artık veda ediyordu.
"Bütün bunlar bittiğinde, eğer sana çektirdikleri acıların bir gün karşılığını vermek istersen, eski pazarda kimi bulacağını biliyorsun."
"Hoşçakal Doderic! Inilius'a ve -eğer başarabilirseniz- Riag Verhaal'dakilere selamlarımı ilet. Şans sizinle olsun."